Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
abstain /æbˈsteɪn/ = VERB: kaçınmak, sakınmak, çekimser olmak, içkiden uzak durmak; USER: kaçınmak, çekimser, kaçınmaları, durmak, kaçınması"

GT GD C H L M O
abstaining /abˈstān/ = VERB: kaçınmak, sakınmak, çekimser olmak, içkiden uzak durmak; USER: çekimser, adet çekimser, kaçınma, çekimser oyuna,

GT GD C H L M O
accept /əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek; USER: kabul etmek, kabul, kabul edin, kabul ediyorum, kabul eder, kabul eder

GT GD C H L M O
accepted /əkˈsep.tɪd/ = ADJECTIVE: kabul edilen, makbul, tanınan; USER: kabul edilen, kabul, kabul edilir, kalabilir, alınır

GT GD C H L M O
accordance /əˈkɔː.dəns/ = NOUN: uyum, uygunluk, uygun olma; USER: uyum, uygun, göre, uyarınca, doğrultusunda

GT GD C H L M O
according /əˈkôrd/ = ADVERB: göre, uygun olarak; USER: göre, uygun, uygun olarak, uyarınca

GT GD C H L M O
account /əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar; VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak; USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına

GT GD C H L M O
accounting /əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık; USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe

GT GD C H L M O
accounts /əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar; VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak; USER: hesapları, hesap, hesaplar, hesaplarını, hesaplarına

GT GD C H L M O
acquired /əˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: edinilen, sonradan kazanılan, zamanla kazanılan; USER: edinilen, elde, satın, elde edilen, alınan

GT GD C H L M O
act /ækt/ = NOUN: hareket, eylem, fiil, rol, davranış, yasa, amel, kanun; VERB: davranmak, hareket etmek, oynamak, rol yapmak; USER: hareket, harekete, hareket ederler, görev, davranmaya

GT GD C H L M O
action /ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi; USER: eylem, hareket, aksiyon, eylemi, harekete

GT GD C H L M O
actions /ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi; USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin

GT GD C H L M O
activities /ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler; USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin

GT GD C H L M O
activity /ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyet, etkinlik, eylem, iş, hareket halinde olma; USER: etkinlik, faaliyet, aktivite, etkinliği, aktivitesi

GT GD C H L M O
acts /ækt/ = NOUN: Havariler tarihi, Yeni Ahit; USER: eylemler, eylemleri, hareket, davranır, görür

GT GD C H L M O
addition /əˈdɪʃ.ən/ = NOUN: ek, ilave, ekleme, toplama, katkı, katılma, eklenti, katma, artış, katılan şey, zam; USER: ek, Ayrıca, Buna ek, yanı sıra, yanı, yanı

GT GD C H L M O
address /əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri; VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek; USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine

GT GD C H L M O
adhere /ədˈhɪər/ = VERB: bağlı kalmak, yapışmak, bağlanmak, katılmak, bitiştirmek; USER: bağlı kalmak, uygun, bağlı, uymak, uyması

GT GD C H L M O
adhered /ədˈhɪər/ = VERB: bağlı kalmak, yapışmak, bağlanmak, katılmak, bitiştirmek; USER: yapıştırılır, uyulması, yapıştırılmış, yapışık, yapışmış

GT GD C H L M O
advantage /ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat; USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak

GT GD C H L M O
advantages /ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat; USER: avantajları, avantajlar, avantaj, avantajı, avantajlarını

GT GD C H L M O
adverse /ˈæd.vɜːs/ = ADJECTIVE: ters, aleyhte, zıt, karşıt, aksi; USER: ters, olumsuz, yan, advers, istenmeyen

GT GD C H L M O
advisers /ədˈvaɪ.zər/ = NOUN: danışman, müşavir, danışman öğretmen, akıl hocası; USER: danışmanlar, danışmanları, danışmanların, müşavirler, danışman

GT GD C H L M O
affect /əˈfekt/ = VERB: etkilemek, dokunmak, numarası yapmak, yaşamak, taslamak, sarsmak, üzmek, bozmak, sevmek, hoşlanmak, tutmak, etki etmek; NOUN: arzu, heyecan; USER: etkilemek, etkileyebilir, etkileyen, etkiler, etkilemez

GT GD C H L M O
after /ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından; PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra; ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen; CONJUNCTION: -dikten sonra; USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından

GT GD C H L M O
against /əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak; PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı; USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde

GT GD C H L M O
age /eɪdʒ/ = NOUN: yaş, çağ, yaşlılık, devir, asır, reşit olma, erginlik; VERB: yaşlandırmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıpratmak, kocamak; USER: yaş, yaşı, yaşın, yaşına, yaşını

GT GD C H L M O
agents /ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse; USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları

GT GD C H L M O
agree /əˈɡriː/ = VERB: anlaşmak, kabul etmek, kararlaştırmak, uymak, uyuşmak, hemfikir olmak, aynı fikirde olmak, razı olmak, yaramak, birleşmek, bağdaşmak; USER: anlaşmak, kabul, kabul ediyorum, kabul ediyorsunuz, fikirde, fikirde

GT GD C H L M O
aimed /eɪm/ = VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek, niyet etmek, doğrultmak, fırlatmak; USER: yönelik, amaçlayan, amaçlı, hedefleyen, amaçlanmıştır

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allow /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
annual /ˈæn.ju.əl/ = NOUN: yıllık, senelik, bir yıl yaşayan bitki; ADJECTIVE: yıllık, senelik, bir yıllık, her yıl yapılan; USER: yıllık, yıl, faaliyet, yılda, senelik

GT GD C H L M O
answers /ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme; VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak; USER: cevaplar, cevap, cevapları, yanıtlar, yanıt

GT GD C H L M O
anti /ˈæn.ti/ = NOUN: muhalif, karşı olan kimse; USER: Anti, karşıtı, önleyici, karşı

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
applicable /əˈplɪk.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: uygulanabilir, uygun, yerinde; USER: uygulanabilir, geçerli, Uygulanamaz, ilgili, geçerlidir

GT GD C H L M O
application /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya

GT GD C H L M O
applied /əˈplaɪd/ = ADJECTIVE: uygulamalı, pratik; USER: uygulamalı, uygulanan, uygulanır, uygulanabilir, uygulandı

GT GD C H L M O
applies /əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: geçerlidir, geçerli, uygulanır, de geçerlidir, uygular, uygular

GT GD C H L M O
apprentices /əˈprentis/ = NOUN: çırak, acemi; USER: çırak, çıraklar, çırakların, çıraklara, çırakları

GT GD C H L M O
appropriateness /əˈprəʊ.pri.ət/ = USER: uygunluğunu, uygunluğu, uygunluk, uygunluğunun, uygunluğuna

GT GD C H L M O
approval /əˈpruː.vəl/ = NOUN: onay, kabul, onaylama, uygun bulma, onama, beğenme; USER: onay, onayı, onayına, onaylanması, onayını

GT GD C H L M O
approved /əˈpruːvd/ = ADJECTIVE: onaylı, izinli, denenmiş, vefalı, vefakâr; USER: onaylı, onaylanmış, onaylanan, onaylanmıştır, kabul

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
area /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alan, alanı, alanında, alanda, area

GT GD C H L M O
areas /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
assessed /əˈses/ = VERB: belirlemek, değer biçmek, değerini bilmek, para cezası vermek; USER: değerlendirildi, değerlendirilir, değerlendirilen, değerlendirilmiştir, değerlendirilecektir

GT GD C H L M O
assets /ˈaset/ = NOUN: varlıklar, aktif, mal varlığı, alacaklar, servet; USER: aktif, varlıklar, varlık, varlıkların, varlıkları

GT GD C H L M O
assistance /əˈsɪs.təns/ = NOUN: yardım, destek; USER: yardım, yardımı, destek, hizmetleri, asistanlığı

GT GD C H L M O
assisted /əˈsɪst/ = VERB: yardımcı olmak, desteklemek, yardım etmek, hazır bulunmak; USER: yardım, yardımcı, destekli, Asisti, yardımıyla

GT GD C H L M O
associated /əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş; USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş

GT GD C H L M O
associates /əˈsəʊ.si.eɪt/ = NOUN: ortak, üye, arkadaş, dost, öğretim üyesi; USER: İştirakler, ortakları, İştirak, iştiraklere, iştirakçi

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
attempts /əˈtempt/ = NOUN: girişim, teşebbüs, kalkışma, yeltenme; VERB: denemek, kalkışmak, teşebbüs etmek, girişimde bulunmak, yeltenmek; USER: girişimleri, girişimi, girişimler, deneme, girişimlerini

GT GD C H L M O
audit /ˈɔː.dɪt/ = NOUN: denetim, hesap denetimi, hesapların kontrolü, sistemli inceleme; VERB: denetlemek, incelemek, kontrol etmek; USER: denetim, denetimi, denetimin, denetleme, denetimimiz

GT GD C H L M O
auditors /ˈɔː.dɪt.ər/ = NOUN: denetçi, hesap kontrolörü, denetici, dinleyici öğrenci, dersi dışarıdan izleyen öğrenci; USER: denetçiler, denetçilerin, denetçi, denetim, denetçileri

GT GD C H L M O
authorised /ˈôTHəˌrīzd/ = ADJECTIVE: yetkili, izinli, resmi; USER: yetkili, yetkili bir, yetkilendirilmiş

GT GD C H L M O
authorities /ɔːˈθɒr.ɪ.ti/ = NOUN: yetkililer, yetkili makamlar; USER: yetkililer, yetkilileri, yetkililerin, makamları, makamlar

GT GD C H L M O
available /əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar; USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli

GT GD C H L M O
avoid /əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek; USER: önlemek, kaçınmak, kaçının, bilmek, engellemek

GT GD C H L M O
aware /əˈweər/ = ADJECTIVE: farkında, haberdar, uyanık, farkında olan, tetikte; USER: farkında, haberdar, farkındayız, unutmayın, bilincinde

GT GD C H L M O
awareness /əˈweə.nəs/ = NOUN: farkında olma, haberdar olma; USER: farkında olma, farkındalık, bilinci, bilinç, bilincini

GT GD C H L M O
banking /ˈbæŋ.kɪŋ/ = NOUN: bankacılık, banka işlemleri, dönerken yan yatma, viraj yüksekliği; ADJECTIVE: banka, işlem; USER: bankacılık, bankacılığı, banka

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
basis /ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği; USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
before /bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde; PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde; CONJUNCTION: önce; USER: önce, öncesi, daha önce, önceki

GT GD C H L M O
belonging /bɪˈlɒŋ/ = VERB: üyesi olmak, ilgili olmak, yeri olmak, uygun olmak, yararlı olmak, -nin olmak; USER: ait, mensup, ait olan, aidiyet

GT GD C H L M O
benefit /ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti; VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak; USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak

GT GD C H L M O
board /bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek; VERB: binmek; USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
boulogne

GT GD C H L M O
bound /baʊnd/ = ADJECTIVE: bağlı, zorunlu, mecbur, gitmek üzere; NOUN: sınır, sıçrama, fırlama; VERB: sınırlamak, zıplamak, zıplaya zıplaya gitmek, sıçramak, sekip geri gelmek; USER: bağlı, bağlıdır, bağlanmıştır, ilişkili, bağlanır

GT GD C H L M O
boycott /ˈbɔɪ.kɒt/ = NOUN: boykot, direniş; VERB: boykot etmek; USER: boykot, boykot etme, boykota, boykot etmeleri, boykot etmeye

GT GD C H L M O
bribe /braɪb/ = NOUN: rüşvet; VERB: rüşvet vermek, para yedirmek, ayartmak; USER: rüşvet, rüşvet vermek, rüşvet teklif, rüşvet vererek

GT GD C H L M O
bribes /braɪb/ = NOUN: rüşvet; VERB: rüşvet vermek, para yedirmek, ayartmak; USER: rüşvet, rüşvetin, rüşvetleri, rüşvetler

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
buildings /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: site; USER: binalar, bina, binaların, binaları, binalarda

GT GD C H L M O
business /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
calls /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek; USER: çağrı, aramalar, arama, çağrıları, aramaları

GT GD C H L M O
campaign /kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele; VERB: savaşmak, kampanyaya katılmak, sefere çıkmak, adaylığını koymak, mücâdele vermek; USER: kampanya, kampanyası, kampanyanın, kampanyasının, kampanyayı

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
cannot /ˈkæn.ɒt/ = VERB: yapamamak, edememek, gücü yetmemek; USER: Yapamam, olamaz, yapamazsınız, yapamaz, değil mi, değil mi

GT GD C H L M O
capacity /kəˈpæs.ə.ti/ = NOUN: kapasite, hacim, güç, yetenek, verim, kabiliyet, sıfat, yeterlik, iktidar; ADJECTIVE: azami, maksimum, dolu, ful; USER: kapasite, kapasitesi, kapasiteli, kapasitesini, kapasitesine

GT GD C H L M O
care /keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış; VERB: ilgilenmek, özen göstermek; USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat

GT GD C H L M O
cases /keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek; USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda

GT GD C H L M O
ceo /ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü

GT GD C H L M O
chairman /-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı; USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını

GT GD C H L M O
change /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir

GT GD C H L M O
changes /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin

GT GD C H L M O
characteristics /ˌkariktəˈristik/ = NOUN: özellik, nitelik, vasıf; USER: özellikleri, özelliklerini, özellikler, karakteristikleri, özelliklerine

GT GD C H L M O
circulated /ˈsɜː.kjʊ.leɪt/ = VERB: dolaştırmak, dolaşmak, yaymak, deveran etmek, devretmek, tedavül etmek, yayılmak, tedavül ettirmek; USER: sirküle, dolaşan, dağıtılan, dağıtılmıştır, dolaşıma, dolaşıma

GT GD C H L M O
circumstance /ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: durum, koşul, şart, olay, vaka, zenginlik, varlık, detay, ayrıntı, formalite; USER: durum, durumda, koşul, durumun, duruma

GT GD C H L M O
circumstances /ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: koşullar, şartlar, zenginlik, varlık; USER: koşullar, şartlar, durumlarda, koşullarda, durumlar

GT GD C H L M O
citizenship /ˈsɪt.ɪ.zən.ʃɪp/ = NOUN: vatandaşlık, yurttaşlık, hemşehrilik; USER: vatandaşlık, vatandaşlığı, yurttaşlık, vatandaşlığını, vatandaşlığına

GT GD C H L M O
clear /klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam; VERB: temizlemek, gidermek; ADVERB: açıkça; USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın

GT GD C H L M O
code /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak; USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları

GT GD C H L M O
codes /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; USER: kodları, kodlar, Kodu, kodlarını, kodlarının

GT GD C H L M O
cohesion /kəʊˈhiː.ʒən/ = NOUN: bağlılık, birleşme, yapışma; USER: bağlılık, birleşme, uyum, uyumu, uyumun

GT GD C H L M O
colleagues /ˈkɒl.iːɡ/ = NOUN: iş arkadaşı, meslektaş; USER: arkadaşları, meslektaşları, iş arkadaşları, meslektaşlarının, arkadaşlarının

GT GD C H L M O
collective /kəˈlek.tɪv/ = ADJECTIVE: toplu, ortak, müşterek, ortaklaşa, genel; NOUN: ortak girişim, ortaklaşma, topluluk adı, ortaklaşa çiftlik; USER: toplu, kolektif, ortak, kollektif, kolektif bir

GT GD C H L M O
commercial /kəˈmɜː.ʃəl/ = ADJECTIVE: ticari, mesleki, ticaret yapan, kârlı, reklâm yayını yapan; NOUN: reklâm; USER: ticari, ticari olanaklar, ticaret, ticari bir, reklam

GT GD C H L M O
commitment /kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü; USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını

GT GD C H L M O
commitments /kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü; USER: taahhütleri, taahhütler, taahhütlerin, taahhütlerini, taahhüt

GT GD C H L M O
committee /kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet; USER: komite, komitesi, komitesinin, komitenin, kurul

GT GD C H L M O
communicated /kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek; USER: tebliğ, iletişim, iletilen, iletilir, bildirilir

GT GD C H L M O
communication /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı

GT GD C H L M O
compact /kəmˈpækt/ = ADJECTIVE: kompakt, yoğun, sıkı, özlü, öz, kısa ve etkili; VERB: sıkıştırmak, sıkılaştırmak, yoğunlaştırmak; NOUN: sözleşme, anlaşma, pudralık, küçük araba; USER: kompakt, kompakt bir, küçük, compact, yoğun

GT GD C H L M O
companies /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
competent /ˈkɒm.pɪ.tənt/ = ADJECTIVE: yetkili, yeterli, yetenekli, ehil, yasal; USER: yetkili, yetkin, uzman, yeterli, yetkili bir

GT GD C H L M O
competition /ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme; USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete

GT GD C H L M O
competitive /kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: rekabet edebilen, rekabete dayanan, hırslı, rakip olan, yarışmaya dayanan; USER: rekabetçi, rekabet, rekabetçi bir

GT GD C H L M O
compliance /kəmˈplaɪ.əns/ = NOUN: uyma, itaat, rıza, uysallık; USER: uyma, uyum, uygun, uygunluk, uyumluluk

GT GD C H L M O
comply /kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak; USER: uymak, uygun, uyumlu, uyum, yerine

GT GD C H L M O
computers /kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin; USER: bilgisayar, bilgisayarlar, bilgisayarlarda, bilgisayarların, bilgisayarları

GT GD C H L M O
concepts /ˈkɒn.sept/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, mefhum, tasavvur, hayal etme; USER: kavramlar, kavramları, kavram, kavramlarını, kavramların

GT GD C H L M O
concern /kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey; VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak; USER: endişe, ilgi, kaygı, sorun, bir endişe

GT GD C H L M O
concerned /kənˈsɜːnd/ = ADJECTIVE: ilgili, endişeli, ilgilenen, kaygılı, meşgul; USER: ilgili, endişe, söz konusu, söz, ilgilidir

GT GD C H L M O
concerning /kənˈsɜː.nɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, ilgili olarak, hakkında, konusunda, dair; ADVERB: konusunda; ADJECTIVE: ait; USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, konusunda, hakkında

GT GD C H L M O
concerns /kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey; VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak; USER: endişeleri, kaygıları, endişeler, kaygılar, endişelerini

GT GD C H L M O
conditions /kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum; USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına

GT GD C H L M O
conduct /kənˈdʌkt/ = NOUN: davranış, idare, hareket, yönetim, gidiş; VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek; USER: davranış, yapmak, yürütmek, kuralları, yapma

GT GD C H L M O
conducted /kənˈdʌkt/ = VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek; USER: yapılan, yürütülen, yapılmıştır, gerçekleştirilen, gerçekleştirilmiştir

GT GD C H L M O
conducting /kənˈdʌkt/ = ADJECTIVE: iletken, geçirici; USER: iletken, yapma, yapmak, yürütülmesi, yürütmek

GT GD C H L M O
confidence /ˈkɒn.fɪ.dəns/ = NOUN: güven, kendine güven, itimat, inanç, sır, sırdaşlık, inanma; USER: güven, güveni, güvenini, güvenle, güvenin

GT GD C H L M O
confidential /ˌkɒn.fɪˈden.ʃəl/ = ADJECTIVE: gizli, güvenilir, mahrem, emin, güven veren; USER: gizli, gizlilik, gizlidir, gizli bir, güvenilir

GT GD C H L M O
confidentiality /ˌkɒn.fɪ.den.ʃiˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gizlilik; USER: gizlilik, gizliliğini, gizliliği, gizliliğinin, gizli

GT GD C H L M O
conflict /ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş; VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak; USER: çatışma, çatışmanın, çakışma, çatışması, ihtilafı

GT GD C H L M O
conflicts /ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş; VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak; USER: çatışmalar, çatışmaların, çatışmaları, çakışmaları, çatışma

GT GD C H L M O
confronted /kənˈfrʌnt/ = VERB: karşı koymak, yüzleştirmek, karşılaştırmak, yüz yüze getirmek; USER: karşı karşıya, karşıya, karşılaştığı, karşılaşılan, karşılaştıklarında

GT GD C H L M O
connected /kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın; USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında

GT GD C H L M O
consideration /kənˌsɪd.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: bedel, önem, düşünce, düşünme, saygı, karşılık, itibar, sebep, göz önüne alma, göz önünde tutma; USER: bedel, düşünce, önem, dikkate, göz

GT GD C H L M O
constant /ˈkɒn.stənt/ = ADJECTIVE: sabit, sürekli, daimi, değişmez, durağan, sadık, ısrarlı, vefalı, sebatlı; NOUN: konstant; USER: sabit, sürekli, sabiti, sabit bir, sürekli bir, sürekli bir

GT GD C H L M O
constitute /ˈkɒn.stɪ.tjuːt/ = VERB: oluşturmak, kurmak, teşkil etmek, atamak, seçmek, yürürlüğe koymak; USER: oluşturmak, teşkil, oluşturmaktadır, oluşturan, oluşturur

GT GD C H L M O
consultants /kənˈsʌl.tənt/ = NOUN: danışman, uzman doktor, mütehassıs; USER: danışmanları, danışmanlar, Danışmanlık, danışman, danışmanların

GT GD C H L M O
consumers /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri

GT GD C H L M O
contact /ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı; VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak; USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim

GT GD C H L M O
contacts /ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı; VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak; USER: kişiler, rehber, kişi, kişileri, iletişim bilgileri

GT GD C H L M O
contents /kənˈtent/ = NOUN: içerik, içindekiler; USER: içindekiler, içerik, içeriğini, içeriği, içerikleri

GT GD C H L M O
context /ˈkɒn.tekst/ = NOUN: bağlam, durum, şartlar, kaynak, sözün gelişi; USER: bağlam, bağlamda, bağlamında, kapsamında, kapsamda

GT GD C H L M O
contract /ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması; VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak; USER: sözleşme, sözleşmesi, sözleşmenin, kontrat, sözleşmede

GT GD C H L M O
contracting /kənˈtrækt/ = VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak; USER: sözleşme, taahhüt, müteahhitlik, yakalanma, ihale

GT GD C H L M O
contrary /ˈkɒn.trə.ri/ = ADJECTIVE: ters, aksi, karşı, karşıt, muhalif, uymayan, çelişik, dik başlı, inatçı; USER: aksi, aksine, aykırı, tersine, tam tersine

GT GD C H L M O
contribute /kənˈtrɪb.juːt/ = VERB: katkıda bulunmak, katılmak, bağışta bulunmak, vermek, payı olmak, yazı vermek; USER: katkıda bulunmak, katkıda, katkı, katkıda bulunur, katkıda bulunan

GT GD C H L M O
corporate /ˈkɔː.pər.ət/ = ADJECTIVE: tüzel, toplu, şirkete ait, birleşmiş; USER: tüzel, kurumsal, şirket, kurumlar, Corporate

GT GD C H L M O
correct /kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek; ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz; USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi

GT GD C H L M O
corruption /kəˈrʌp.ʃən/ = NOUN: bozulma, rüşvet, çürüme, rüşvetçilik, ahlaksızlık, fesat, bozma, yozlaştırma; USER: rüşvet, bozulma, yolsuzluk, yolsuzlukla, bozulması

GT GD C H L M O
countries /ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar; USER: ülke, ülkeler, ülkeleri, ülkelerde, ülkelerin

GT GD C H L M O
country /ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar; ADJECTIVE: kırsal, köy, taşra, taşraya ait; USER: ülke, ülkenin, ülkede, ülkeye, ülkedeki

GT GD C H L M O
cover /ˈkʌv.ər/ = NOUN: kapak, örtü, kap, kılıf, zarf, bahane, kuver, sığınak, paket, kaplık, av yeri; VERB: kapatmak, örtmek, kapsamak, kaplamak, korumak, kapamak, içermek, üzerini kapatmak, yetmek; USER: kapak, kapsayacak, kapağı, karşılamak, kapsamaktadır

GT GD C H L M O
criteria /krīˈti(ə)rēən/ = NOUN: kriter, ölçüt, kıstas, ayırıcı özellik; USER: kriterleri, kriterler, kriterlere, kriterlerine, kriterlerini

GT GD C H L M O
cultural /ˈkʌl.tʃər.əl/ = ADJECTIVE: kültürel, ziraat; USER: kültürel, kültür, kültürel bir

GT GD C H L M O
customers /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine

GT GD C H L M O
daily /ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik; ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne; NOUN: günlük gazete, günlük yardım; USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak

GT GD C H L M O
damage /ˈdæm.ɪdʒ/ = NOUN: zarar, hasar, masraf, maliyet; VERB: zarar vermek, bozmak, hasar yapmak, hasara uğratmak, değerini düşürmek; USER: zarar, hasar, hasarı, hasara, zararı

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
dear /dɪər/ = ADJECTIVE: sevgili, değerli, aziz, kıymetli, pahalı; ADVERB: pahalıya, içtenlikle, samimi olarak; NOUN: sevilen kimse, tatlı kimse, sevimli kimse, sevilen şey; USER: sevgili, canım, değerli, sayın, dear

GT GD C H L M O
decision /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının

GT GD C H L M O
decisions /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: kararlar, kararları, karar, kararların, kararlarını

GT GD C H L M O
declaration /ˌdek.ləˈreɪ.ʃən/ = NOUN: beyan, bildirim, beyanname, deklarasyon, açıklama, ifade, demeç, bildirme; USER: beyan, beyanı, bildirimi, bildirim, bildiri

GT GD C H L M O
declare /dɪˈkleər/ = VERB: bildirmek, açıklamak, beyan etmek, ilan etmek, ifade vermek, fikrini belirtmek, deklârasyon yapmak, afişe etmek; USER: bildirmek, ilan, beyan, taahhüt ederim, beyan ederim

GT GD C H L M O
deem /diːm/ = VERB: saymak, zannetmek, inanmak, farzetmek, varsaymak, dikkate almak; USER: saymak, gördükleri, gördüğü, bulduğunuz, göreceği

GT GD C H L M O
defined /diˈfīn/ = VERB: tanımlamak, belirlemek, belirtmek, tarif etmek; USER: tanımlı, tanımlanmış, tanımlanan, tanımlanır, tanımlandığı

GT GD C H L M O
deliver /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak

GT GD C H L M O
delivered /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim, verilen, gönderiyoruz, teslim edilen

GT GD C H L M O
department /dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube; USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde

GT GD C H L M O
depend /dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak; USER: bağlı, bağlıdır, bağımlı, değişir, bağlı olarak

GT GD C H L M O
deterioration /dɪˈtɪə.ri.ə.reɪt/ = NOUN: bozulma, kötüye gitme, çürüklük; USER: bozulma, bozulması, bozulmaya, bozulmasına, kötüleşme

GT GD C H L M O
develop /dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak; USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir

GT GD C H L M O
development /dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum; USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim

GT GD C H L M O
difficulties /ˈdifikəltē/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat; USER: zorluklar, zorlukları, zorluklarla, güçlükler, zorluk

GT GD C H L M O
dignity /ˈdɪɡ.nɪ.ti/ = NOUN: haysiyet, itibar, asalet, şeref, ağırbaşlılık, yücelik, yüksek makam, temkin; USER: haysiyet, onuru, onuruna, onurunu, onurlu

GT GD C H L M O
dilemmas /daɪˈlem.ə/ = NOUN: ikilem, çıkmaz, ikisi de birbirinden zor iki seçenek; USER: ikilemler, ikilemleri, ikilemlerle, ikilemlerin, ikilemlere

GT GD C H L M O
directly /daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde; USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata

GT GD C H L M O
directors /daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi; USER: yönetim, direktörleri, yöneticileri, yönetmenleri, yönetmenler

GT GD C H L M O
disability /ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur; USER: sakatlık, engellilik, özürlülük, engelli, engeli

GT GD C H L M O
disclosure /dɪˈskləʊ.ʒər/ = NOUN: ifşa, açma, açığa vurma, ortaya çıkarma, patent hakkı bildirimi, açığa çıkan şey; USER: ifşa, açıklama, açıklanması, bilgilendirme, aydınlatma

GT GD C H L M O
discriminate /disˈkriməˌnāt/ = VERB: fark gözetmek, ayırdetmek, ayrı tutmak, ayrıcalık yapmak, farklı muamele etmek, ayırt etmek; USER: ayırdetmek, ayrımcılık, ayırt, ayrım, ayırımcılık

GT GD C H L M O
disguised /dɪsˈɡaɪzd/ = ADJECTIVE: gizli, gizlenmiş, maskelenmiş; USER: gizlenmiş, gizli, kılığında, örtülü, kılığına

GT GD C H L M O
disparaging /dɪˈspær.ɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: aşağılayıcı, kötüleyici, küçümseyen, hor gören; USER: aşağılayıcı, kötüleyici, düşürücü, küçük düşürücü, küçümseyici

GT GD C H L M O
diversity /daɪˈvɜː.sɪ.ti/ = NOUN: çeşitlilik, farklılık, başkalık, cins, değişik tür; USER: çeşitlilik, çeşitliliği, çeşitliliğin, çeşitliliğini, çeşitliliğinin

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
document /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil; VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak; USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi

GT GD C H L M O
does /dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi

GT GD C H L M O
doubt /daʊt/ = NOUN: şüphe, kuşku, güvensizlik, endişe, kararsızlık, tereddüd; VERB: kuşkulanmak, şüphe etmek, emin olmamak, şüphesi olmak, kararsız olmak, güvenmemek; USER: şüphe, şüpheliyim, şüphesiz, sanmıyorum, kuşku

GT GD C H L M O
down /daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak; PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca; ADJECTIVE: aşağıya doğru; VERB: indirmek; NOUN: kuştüyü; USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru

GT GD C H L M O
due /djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş; NOUN: hak; ADVERB: tam, doğru; USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni

GT GD C H L M O
duty /ˈdjuː.ti/ = NOUN: görev, hizmet, vergi, gümrük, gümrük vergisi, ödev, yükümlülük; USER: görev, görevi, vergisi, hizmet, duty

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
economic /iː.kəˈnɒm.ɪk/ = ADJECTIVE: ekonomik, iktisadi, hesaplı; USER: ekonomik, iktisadi, ekonomi

GT GD C H L M O
education /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim; USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime

GT GD C H L M O
elements /ˈel.ɪ.mənt/ = NOUN: öğe, eleman, element, unsur, faktör, bir parça, esas, doğa şartları, atmosferik güçler, ana unsur, küçük bir miktar; USER: elemanları, elemanlar, öğeleri, unsurları, unsurlar

GT GD C H L M O
embody /ɪmˈbɒd.i/ = VERB: somutlaştırmak, cisimleştirmek, içermek, ihtiva etmek, belirtmek, bir bütün halinde toplamak; USER: somutlaştırmak, temsil, taşımaktadır, cisimleştirmek, embody

GT GD C H L M O
embrace /ɪmˈbreɪs/ = VERB: kucaklamak, benimsemek, kapsamak, kucaklaşmak, sarmak, bağrına basmak, yakalamak, ele geçirmek, beslemek, sarmaş dolaş olmak; NOUN: kucaklama, kucaklaşma, sarılma; USER: kucaklamak, kucaklama, benimsemesi, kucaklamaya, kucaklayan

GT GD C H L M O
employed /emˈploi/ = VERB: çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, iş vermek, meşgul etmek, harcamak; USER: istihdam, kullanılan, çalışan, kullanılır, istihdam edilen

GT GD C H L M O
employee /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: işçi, çalışan, çalışanın, çalışanı, çalışanların

GT GD C H L M O
employees /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı

GT GD C H L M O
employment /ɪmˈplɔɪ.mənt/ = NOUN: iş, hizmet, görev, çalıştırma, görevlendirme, iş verme, uğraş; USER: iş, istihdam, istihdamın, istihdamı, istihdama

GT GD C H L M O
encourage /ɪnˈkʌr.ɪdʒ/ = VERB: teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek, cesaret vermek, korumak; USER: teşvik etmek, teşvik, öneririz, teşvik ediyoruz, davet ediyoruz

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
ends /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: biter, bitiyor, sona erer, sona, sona erdi

GT GD C H L M O
english /ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı; ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere; USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı

GT GD C H L M O
enhance /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: artırmak, geliştirmek, arttırmak, geliştirmenize

GT GD C H L M O
enhancement /ɪnˈhɑːns/ = NOUN: artırma, artış, artırılma; USER: artış, artırma, geliştirme, donanım, iyileştirme

GT GD C H L M O
enhancing /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: artırılması, arttırmak, artırmak, geliştirme, geliştirmek

GT GD C H L M O
ensure /ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek; USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak

GT GD C H L M O
ensures /ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek; USER: sağlar, sağlayan, garanti, sağlamaktadır, garanti eder

GT GD C H L M O
ensuring /ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek; USER: sağlanması, sağlamak, sağlayarak, sağlayan, temin

GT GD C H L M O
enter /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz

GT GD C H L M O
entered /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girdi, girilen, girmiş, girdiğiniz, girilir

GT GD C H L M O
entities /ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik; USER: kuruluşlar, varlıklar, kişiler, varlıkları, kişilerin

GT GD C H L M O
entity /ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik; USER: varlık, işletme, işletmenin, bir varlık, taraf

GT GD C H L M O
environment /enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf; USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında

GT GD C H L M O
environmental /enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel; USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam

GT GD C H L M O
equipment /ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler; USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım

GT GD C H L M O
equitable /ˈek.wɪ.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: adil, eşitlikçi, tarafsız, adalete uygun, insaflı; USER: adil, eşit, eşitlikçi, adil bir, adaletli

GT GD C H L M O
etc /ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc

GT GD C H L M O
ethical /ˈeθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: törel, ahlâki, ahlâklı, ahlâka uygun, reçete ile verilen; USER: etik, ahlaki, etik bir

GT GD C H L M O
ethics /ˈeθ.ɪk/ = NOUN: ahlâk, törebilim, ahlâk kuralları; USER: ahlâk, etik, etiği, ahlak, ahlakı

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
every /ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün; USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir

GT GD C H L M O
everyone /ˈev.ri.wʌn/ = PRONOUN: herkes, her biri; USER: herkes, herkesin, herkese, herkesi, everyone, everyone

GT GD C H L M O
exemplary /ɪɡˈzem.plə.ri/ = ADJECTIVE: örnek, ibret verici; USER: örnek, örnek bir, örnek teşkil, örnek teşkil eden, örneksel

GT GD C H L M O
exists /ɪɡˈzɪst/ = VERB: var olmak, bulunmak, yaşamak, olmak; USER: var, bulunmaktadır, mevcut, vardır, mevcuttur

GT GD C H L M O
extent /ɪkˈstent/ = NOUN: derece, kapsam, ölçü, boyut, uzunluk, genişlik, alan, yükseklik; USER: derece, kapsam, ölçüde, dereceye, oranda

GT GD C H L M O
external /ɪkˈstɜː.nəl/ = ADJECTIVE: dış, harici, dışarıdan gelen, yabancı ülkelerle olan; USER: dış, harici, harici bir, dışsal, eksternal

GT GD C H L M O
face /feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır; VERB: yüzleşmek, bakmak; USER: yüz, yüzü, karşısında, yüze, yüzünü

GT GD C H L M O
facilities /fəˈsɪl.ɪ.ti/ = NOUN: tesisler, kolaylıklar, imkânlar; USER: tesisler, imkanları, tesisleri, olanakları, imkanı

GT GD C H L M O
fashion /ˈfæʃ.ən/ = NOUN: moda, tarz, biçim, adet, üslup, kılık kıyafet, dış görünüş, yüksek tabaka; VERB: biçimlendirmek, yapmak, uydurmak; USER: moda, şekilde, fashion

GT GD C H L M O
favouritism /ˈfeɪ.vər.ɪ.tɪ.zəm/ = NOUN: iltimas, taraf tutma, adam kayırma; USER: iltimas, kayırma, kayırmacılık, favouritism, adam kayırma

GT GD C H L M O
fields /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların

GT GD C H L M O
finance /ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak; NOUN: maliye, mali durum, para durumu; USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans

GT GD C H L M O
financial /faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal; USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
focus /ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey; VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak; USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
forefront /ˈfɔː.frʌnt/ = NOUN: ön taraf, ön plan, ön saf; USER: ön planda, ön plana, ön, planda, plana

GT GD C H L M O
forms /fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
foster /ˈfɒs.tər/ = VERB: beslemek, teşvik etmek, büyütmek, bakmak, gayretlendirmek; USER: teşvik etmek, beslemek, teşvik, geliştirmek, desteklemek

GT GD C H L M O
four /fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü; USER: dört, dört adet, dört adet

GT GD C H L M O
framework /ˈfreɪm.wɜːk/ = NOUN: yapı, çatı, iskelet, sistem, kadro; USER: yapı, çatı, iskelet, çerçeve, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
french /frentʃ/ = ADJECTIVE: Fransız, Fransızca ile ilgili, Fransa ile ilgili; NOUN: Fransızca, Fransız, Fransızlar; USER: Fransız, Fransızca, french, Fransa, fransizca

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
full /fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son; NOUN: doluluk, dolu şey, son had; VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek; USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam

GT GD C H L M O
fundamental /ˌfəndəˈmentl/ = ADJECTIVE: temel, ana, esas; USER: temel, temel bir, köklü, ana, esas

GT GD C H L M O
gender /ˈdʒen.dər/ = NOUN: cinsiyet, cins, isim cinsi; USER: cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyete, cinsiyeti, cins

GT GD C H L M O
gift /ɡɪft/ = NOUN: hediye, armağan, yetenek, bağış, hibe, Allah vergisi, kabiliyet, doğuştan yetenek; USER: hediye, Gift, hediyelik, hediyesi, bir hediye

GT GD C H L M O
give /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık; USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver

GT GD C H L M O
given /ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı; USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi

GT GD C H L M O
gives /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir

GT GD C H L M O
global /ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde; USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir

GT GD C H L M O
goal /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi

GT GD C H L M O
good /ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu; ADVERB: oldukça; NOUN: hayır; USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel

GT GD C H L M O
govern /ˈɡʌv.ən/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak; USER: yönetmek, yöneten, idare, yönetme, hükümet

GT GD C H L M O
governing /ˈɡʌv.ən.ɪŋ/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak; USER: yöneten, yönetim, düzenleyen, ilişkin, iktidar

GT GD C H L M O
grant /ɡrɑːnt/ = VERB: vermek, kabul etmek, bağışlamak, burs vermek, nasip etmek, onaylamak; NOUN: hibe, bağış, burs, ödenek, imtiyaz, nasip, devir, feragatname; USER: vermek, hibe, izni, verme, hakkı

GT GD C H L M O
great /ɡreɪt/ = ADJECTIVE: büyük, mükemmel, iyi, önemli, çok iyi, muazzam, ulu, ünlü, hevesli; USER: büyük, harika, büyük bir, harika bir, great, great

GT GD C H L M O
grounds /ɡraʊnd/ = NOUN: tortu; USER: gerekçesiyle, zemin, zeminler, grounds, alanları

GT GD C H L M O
group /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna

GT GD C H L M O
growth /ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki; USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi

GT GD C H L M O
guardians /ˈɡɑː.di.ən/ = NOUN: koruyucu, vasi, veli, gardiyan, muhafız; USER: veliler, velileriyle, bekçileri, gardiyanlar, velisi

GT GD C H L M O
guide /ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek; VERB: yönlendirmek, yol göstermek, rehberlik etmek, önderlik etmek, öncülük etmek, sevketmek, götürmek, idare etmek; USER: rehberlik, yol, rehber, kılavuzu, kılavuzluk

GT GD C H L M O
handle /ˈhæn.dəl/ = VERB: işlemek, ele almak, kullanmak, dokunmak, ellemek, üstesinden gelmek, başa çıkmak, idare etmek; NOUN: sap, kol, kulp, tutacak; USER: işlemek, ele, idare, işleyebilir, kolu

GT GD C H L M O
harmful /ˈhɑːm.fəl/ = ADJECTIVE: zararlı, kötü, muzır; USER: zararlı, zarar, zararlıdır

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
hazard /ˈhæz.əd/ = NOUN: tehlike, risk, şans, kumar, topu deliğe sokan vuruş; VERB: tehlikeye atmak, riske sokmak, riske girmek, tehlikeye maruz kalmak, söylemek; USER: tehlike, tehlikesi, risk, tehlikeli, dörtlü

GT GD C H L M O
health /helθ/ = NOUN: sağlık, sağlık durumu, sıhhat, afiyet; ADJECTIVE: sağlık; USER: sağlık, sağlığı, sağlığını, sağlığına, sağlığına

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
her /hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine; USER: onu, onun, ona, kendi, onunla

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
hold /həʊld/ = VERB: tutmak, almak, barındırmak, alıkoymak, çekmek, dayanmak, durmak, kavramak; NOUN: tutma, tutunma, durdurma, ambar; USER: tutmak, tutun, basılı tutun, sahip, tutma, tutma

GT GD C H L M O
honest /ˈɒn.ɪst/ = ADJECTIVE: dürüst, namuslu, doğru, içten, hilesiz, açık sözlü, saf, açık yürekli, katışıksız; USER: dürüst, dürüst bir, honest, namuslu

GT GD C H L M O
hours /aʊər/ = NOUN: mesai saatleri; USER: saat, sonrası, saatler, saatleri, saati, saati

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
image /ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer; USER: görüntü, dosyasını, resim, image, resmi

GT GD C H L M O
impact /imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok; VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri

GT GD C H L M O
implement /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım; USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata

GT GD C H L M O
implementation /ˈɪm.plɪ.ment/ = NOUN: uygulama, yerine getirme; USER: uygulama, uygulanması, uygulaması, uygulanmasını, uygulanmasına

GT GD C H L M O
implemented /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; USER: uygulanan, uygulamaya, hayata, uygulanmaktadır, uygulanması

GT GD C H L M O
implementing /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; USER: uygulanması, uygulama, uygulamaya, uygulanmasında, uygulamak

GT GD C H L M O
implements /ˈɪm.plɪ.ment/ = NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım; USER: uygular, uygulayan, uygulamaktadır, gerçekleştirir

GT GD C H L M O
importance /ɪmˈpɔː.təns/ = NOUN: önem, ehemmiyet, itibar, kibir, saygınlık; USER: önem, önemi, önemini, önemli, öneme, öneme

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
incomplete /ˌɪn.kəmˈpliːt/ = ADJECTIVE: eksik, tamamlanmamış, bitmemiş, kusurlu; USER: eksik, tamamlanmamış, eksiktir, yetersiz, tamamlanmamış bir

GT GD C H L M O
incorporate /-ˈkôrp(ə)rit/ = VERB: dahil etmek, birleştirmek, katmak, birleşmek, anonimleşmek; ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış; USER: birleştirmek, dahil, içermektedir, dahil etmek, katmak

GT GD C H L M O
incorporated /inˈkôrpəˌrātid/ = ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış; USER: anonim, birleşmiş, dahil, kurulmuştur, kurulmuş

GT GD C H L M O
incur /ɪnˈkɜːr/ = VERB: uğramak, girmek, yaratmak, maruz kalmak, yakalanmak, tutulmak; USER: uğramak, tabi, tabidir, maruz, tahakkuk

GT GD C H L M O
indirectly /ˌɪn.daɪˈrekt/ = ADVERB: dolaylı olarak, endirekt olarak, dolambaçlı biçimde; USER: dolaylı olarak, dolaylı, da dolaylı, dolaylı yoldan, da dolaylı olarak

GT GD C H L M O
individual /ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına; NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin

GT GD C H L M O
individuals /ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin

GT GD C H L M O
industrial /ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri; NOUN: sanayici; USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai

GT GD C H L M O
inform /ɪnˈfɔːm/ = VERB: bildirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, haber vermek, ihbar etmek; USER: bildirmek, bilgi, bilgilendirmek, hakkında bilgi, bilgi ver

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
initiating /ɪˈnɪʃ.i.eɪt/ = VERB: başlatmak, göstermek, üyeliğe kabul etmek, önayak olmak, öğretmek, sunmak; USER: başlatılması, başlatmak, başlatma, başlatan, başlatarak

GT GD C H L M O
insider /ɪnˈsaɪ.dər/ = NOUN: içerideki, içyüzünü bilen kimse, üye; USER: içerideki, içeriden, insider, içerden, içsel

GT GD C H L M O
insofar = ADVERB: uzak, uzakta, uzağa; USER: ölçüde, sürece, kadarıyla, ölçüsünde,

GT GD C H L M O
inspection /ɪnˈspek.ʃən/ = NOUN: muayene, kontrol, teftiş, denetleme, yoklama; USER: muayene, denetim, denetlenmesine, kontrol, inceleme

GT GD C H L M O
inspires /ɪnˈspaɪər/ = VERB: ilham vermek, aşılamak, esinlemek, uyandırmak, canlandırmak, telkin etmek, yaymak, içine çekmek, sebep olmak, soluk almak; USER: ilham, ilham veriyor, ilham verir, ilham veren, ilham kaynağı

GT GD C H L M O
instance /ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek; USER: örnek, örneği, örneğin, örneğini, örneğinin

GT GD C H L M O
instil /ɪnˈstɪl/ = VERB: aşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, sokmak, işlemek; USER: aşılamak, telkin, damla damla akıtmak, damlatmak, sokmak

GT GD C H L M O
institutional /ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: kurumsal, geleneksel; USER: kurumsal, kurum, kurumsal bir

GT GD C H L M O
institutions /ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme; USER: kurumlar, kurumları, kurum, kurumların, kurumlarının

GT GD C H L M O
intangible /inˈtanjəbəl/ = ADJECTIVE: maddi olmayan, soyut, manevi, elle tutulmaz, anlaşılmaz; NOUN: manevi değer, maddi olmayan aktif; USER: maddi olmayan, maddi olmayan duran, olmayan duran, soyut, maddi

GT GD C H L M O
integrity /ɪnˈteɡ.rə.ti/ = NOUN: bütünlük, dürüstlük, doğruluk, sağlamlık, tamamlık, istikamet; USER: bütünlük, dürüstlük, bütünlüğü, bütünlüğünü, bütünlüğünün

GT GD C H L M O
intellectual /ˌintlˈekCHo͞oəl/ = NOUN: entellektüel, aydın, aydın kimse; ADJECTIVE: entellektüel, zihinsel, aydın, zeki; USER: entellektüel, zihinsel, fikri, entelektüel, düşünsel

GT GD C H L M O
intended /ɪnˈten.dɪd/ = ADJECTIVE: istenilen, yönelik, tasarlanmış, kasıtlı, müstakbel, kasti, nişanlı; USER: yönelik, tasarlanmıştır, amaçlanan, amaçlanmaktadır, tasarlanmış

GT GD C H L M O
interest /ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey; VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek; USER: ilgi, faiz, çıkar, İlgilendiğini, Çevrede

GT GD C H L M O
interests /ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey; VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek; USER: ilgi, çıkarları, çıkarlarını, ilgi Alanları, çıkarlarına

GT GD C H L M O
intermediaries /ˌintərˈmēdēˌerē/ = USER: aracılar, aracı, aracılık, aracıların, aracıları

GT GD C H L M O
intermediary /ˌintərˈmēdēˌerē/ = NOUN: aracı, arabulucu; ADJECTIVE: ara, orta, arabuluculuk eden; USER: aracı, aracılık, ara, arabulucu, arac

GT GD C H L M O
internal /ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir; NOUN: yaradılış, doğa; USER: iç, dahili, içsel, içi, internal

GT GD C H L M O
internally /ɪnˈtɜː.nəl/ = ADVERB: içten; USER: içten, dahili, dahili olarak, iç, içsel

GT GD C H L M O
intervention /ˌɪn.təˈviːn/ = NOUN: müdahale, aracılık, karışma, araya girme, geçme, arada olma, nüfuzunu kullanma; USER: müdahale, müdahalesi, girişim, müdahalenin, araya

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
introduction /ˌɪn.trəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: giriş, tanıtım, başlangıç, tanıtma, takdim, önsöz, tanıştırma, getirme; USER: giriş, tanıtımı, tanıtım, Introduction, tanıtılması

GT GD C H L M O
investments /ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin; USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının

GT GD C H L M O
investors /ɪnˈves.tər/ = NOUN: yatırımcı, sermayedar; USER: yatırımcılar, yatırımcıların, yatırımcılara, yatırımcı, yatırımcıları

GT GD C H L M O
invitation /ˌɪn.vɪˈteɪ.ʃən/ = NOUN: davet, davetiye, çağrı; USER: davet, davetiye, daveti, davetiyesi, davetini

GT GD C H L M O
invoke /ɪnˈvəʊk/ = VERB: çağırmak, yakarmak, hatırlatmak, dua etmek, yalvarmak, yardım istemek; USER: çağırmak, invoke, çağırma, yakarmak, çağırabilirsiniz

GT GD C H L M O
involve /ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak; USER: dahil, içeren, içerir, içermektedir, içerecektir, içerecektir

GT GD C H L M O
involved /ɪnˈvɒlvd/ = ADJECTIVE: ilgili, karışmış, ilişkili, kapsayan, bulaşmış, karışık, dalmış, kapılmış; USER: ilgili, dahil, yer, katılan, alan

GT GD C H L M O
irrespective /ˌiriˈspektiv/ = USER: ne olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, olursa olsun, bağımsız olarak

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
job /dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat; ADJECTIVE: iş; VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek; USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş

GT GD C H L M O
judgement /ˈdʒʌdʒ.mənt/ = NOUN: karar, yargı, hüküm, yargılama, muhakeme, düşünce, sağduyu, kanı, tahmin; USER: karar, yargı, kararı, kararın, tarihli karar

GT GD C H L M O
justified /ˈdʒʌs.tɪ.faɪd/ = VERB: haklı göstermek, haklı çıkarmak, doğrulamak, aklamak, savunmak, düzeltmek, hak vermek, ayarlamak, satır uzunluğunu ayarlamak; USER: haklı, gerekçeli, yaslanmış, haklı bir, gerekçelendirilmiş

GT GD C H L M O
key /kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi; ADJECTIVE: kilit, ana; VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak; USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit

GT GD C H L M O
kind /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli; USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
laid /leɪd/ = VERB: koymak, hazırlamak, kurmak, yerleştirmek, sermek, yatmak, yüklemek, sunmak, yumurtlamak, sevişmek, bahse girmek, ileri sürmek, dinmek; USER: koydu, belirtilen, atılmıştır, belirlenen, düzenlendiği

GT GD C H L M O
languages /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dilleri, dillerde, diller, dilde

GT GD C H L M O
laws /lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm; USER: yasaları, yasalar, kanunlar, yasalara, yasa

GT GD C H L M O
learned /ˈlɜː.nɪd/ = ADJECTIVE: bilgili, bilgin, bilge, alim; USER: öğrendim, öğrenilen, öğrendi, öğrenmiş, öğrenildi, öğrenildi

GT GD C H L M O
legal /ˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, kanuni, adli, resmi; USER: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, yasal bir

GT GD C H L M O
level /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç; VERB: dengelemek; ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst; USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde

GT GD C H L M O
liability /ˌlīəˈbilətē/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, borç, mesuliyet, eğilim; USER: sorumluluk, yükümlülük, yükümlülüğü, sorumluluğu, yükümlülüğün

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
line /laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi; VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak; USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır

GT GD C H L M O
long /lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük; NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk; ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir; VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek; USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre

GT GD C H L M O
loyal /ˈlɔɪ.əl/ = ADJECTIVE: sadık, vefalı; USER: sadık, sadık bir, vefalı

GT GD C H L M O
machines /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi

GT GD C H L M O
madam /ˈmæd.əm/ = NOUN: bayan, madam, genelev patronu; USER: madam, bayan, hanımefendi, Yetkili, Sayın

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
maintain /meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: korumak, sağlamak, sürdürmek, muhafaza, bakımı

GT GD C H L M O
maintained /mānˈtān/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: devam, korunur, muhafaza, yapılmaktadır, hakimiyet

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
management /ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik; USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde

GT GD C H L M O
manager /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü

GT GD C H L M O
managers /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
means /miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet; USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına

GT GD C H L M O
measures /ˈmeʒ.ər/ = NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin; USER: önlemler, tedbirler, önlemleri, tedbirleri, önlemlerin

GT GD C H L M O
media /ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın; USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın

GT GD C H L M O
meeting /ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme; USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya

GT GD C H L M O
member /ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ; USER: üye, üyenin, üyesinin, üyesi, üye ol

GT GD C H L M O
members /ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ; USER: üye, üyeleri, üyelerinin, üyesi, üyeler

GT GD C H L M O
misappropriation = NOUN: güveni kötüye kullanma, emanete hıyanet, suistimal; USER: güveni kötüye kullanma, kötüye, güveni kötüye, hukuka aykırılık, kötüye kullanımı,

GT GD C H L M O
mobility /məʊˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: hareketlilik, değişkenlik, akışkanlık; USER: hareketlilik, mobilite, hareketliliği, hareket, hareketliliğini

GT GD C H L M O
moral /ˈmɒr.əl/ = ADJECTIVE: manevi, ahlâki, törel, dürüst, ahlâklı; NOUN: kıssadan hisse, ahlâk dersi, medeni cesaret; USER: manevi, ahlaki, ahlak, moral, ahlaki bir

GT GD C H L M O
moreover /môrˈōvər/ = ADVERB: dahası, üstelik, bundan başka, diğer taraftan, bir de; USER: dahası, üstelik, Ayrıca, Bunun, Bununla

GT GD C H L M O
must /mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil; ADJECTIVE: kızmış; VERB: -meli; USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka

GT GD C H L M O
national /ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli; NOUN: vatandaş, yurttaş; USER: ulusal, National, milli, ulusal bir

GT GD C H L M O
nations /ˈneɪ.ʃən/ = NOUN: ulus, millet; USER: uluslar, ulusların, ülkelerin, ülkeler, ülke

GT GD C H L M O
natural /ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan; USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii

GT GD C H L M O
naturally /ˈnætʃ.ər.əl.i/ = ADVERB: doğal olarak, elbette, doğuştan; USER: doğal olarak, doğal, doğal bir, elbette, elbette

GT GD C H L M O
necessary /ˈnes.ə.ser.i/ = ADJECTIVE: gerekli, gereken, zorunlu, lazım; NOUN: gereken şey, lazım olan şey; USER: gerekli, gereklidir, gereken, gerekirse, gerekir, gerekir

GT GD C H L M O
negative /ˈneɡ.ə.tɪv/ = NOUN: negatif, eksi, olumsuzluk, red, olumsuz cevap, ret; ADJECTIVE: negatif, olumsuz, eksi, ters, zıt; VERB: etkisiz hale getirmek, olumsuz cevap vermek, reddetmek; USER: negatif, olumsuz, olumsuz bir, eksi, negatif bir

GT GD C H L M O
negotiators /nɪˈɡəʊ.ʃi.eɪ.tər/ = NOUN: müzakere, görüşme, anlaşmaya varma, paraya çevirme, ciro etme, aşma

GT GD C H L M O
network /ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü; USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
noncommercial = USER: ticari olmayan, ticari olmayan bir, gayri ticari, ticari amaç gütmeyen,

GT GD C H L M O
nor /nɔːr/ = CONJUNCTION: ne de, ne, de değil; USER: ne de, ne, veya, ya

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
objective /əbˈdʒek.tɪv/ = NOUN: objektif, amaç, hedef, nesne, mercek, erek, ismin -i hali; ADJECTIVE: objektif, nesnel, tarafsız, hedeflenen, amaçlanan; USER: nesnel, objektif, amaç, amacı, hedefi

GT GD C H L M O
obtain /əbˈteɪn/ = VERB: edinmek, elde etmek, sağlamak, kazanmak, bulmak, varlığını sürdürmek, süregelmek, geçerli olmak, var olmak; USER: elde etmek, elde, almak, edinmek, edinin

GT GD C H L M O
occasional /əˈkeɪ.ʒən.əl/ = ADJECTIVE: nadiren, ara sıra olan, fırsat düştükçe yapılan; USER: nadiren, ara sıra, zaman zaman, arada, zaman

GT GD C H L M O
occupational /ˌɒk.jəˈpeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: iş, meslekle ilgili, meşguliyetle yapılan; USER: iş, mesleki, meslek, mesleksel, uğraşı

GT GD C H L M O
october /ɒkˈtəʊ.bər/ = NOUN: Ekim

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
offer /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum; VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak; USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor

GT GD C H L M O
officers /ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru; VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak; USER: memurları, görevlileri, subay, memuru, memurlarının

GT GD C H L M O
officials /əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur; USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
open /ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan; VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak; USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda

GT GD C H L M O
operates /ˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: çalıştırmak, işletmek, çalışmak, kullanmak, işlemek, ameliyat etmek, etkilemek, etki etmek, borsada işlem yapmak, spekülasyon yapmak; USER: faaliyet, çalışır, faaliyet göstermektedir, çalışan, faaliyet gösteren

GT GD C H L M O
opinion /əˈpɪn.jən/ = NOUN: görüş, fikir, düşünce, kanaat, kanı, inanç, önemseme, takdir; USER: görüş, görüşü, fikir, düşünce, kanaat

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
order /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni

GT GD C H L M O
orders /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri

GT GD C H L M O
origin /ˈɒr.ɪ.dʒɪn/ = NOUN: menşe, köken, başlangıç, kaynak, başlangıç noktası, asıl, kök, nereden, doğuş; USER: köken, menşe, kökenli, kökeni, menşeli

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
outside /ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen; PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka; NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi; ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok; USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
paid /peɪd/ = ADJECTIVE: ödenmiş, ücretli, paralı, maaşlı; USER: ücretli, ödenmiş, ödenen, ödeme, ödenir

GT GD C H L M O
part /pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı; ADJECTIVE: kısmen, kısmi; VERB: ayrılmak; USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır

GT GD C H L M O
particular /pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı; NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler; USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli

GT GD C H L M O
parties /ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk; USER: partiler, taraflar, parti, partileri, tarafların

GT GD C H L M O
partners /ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam; VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak

GT GD C H L M O
party /ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk; USER: parti, taraf, partisi, partinin, şahıs

GT GD C H L M O
payment /ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf; USER: ödeme, kredi, ödemesi, ödemeleri, ödenmesi

GT GD C H L M O
payments /ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf; USER: ödemeler, ödemeleri, ödeme, ödemelerin, ödemelerinin

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
performance /pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü; USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın

GT GD C H L M O
permanent /ˈpɜː.mə.nənt/ = ADJECTIVE: kalıcı, sürekli, daimi, sabit, devamlı, değişmez, baki; USER: kalıcı, sürekli, daimi, kalıcı bir, sabit

GT GD C H L M O
person /ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden; USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı

GT GD C H L M O
personal /ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik; NOUN: kişisel ilanlar sayfası; USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi

GT GD C H L M O
persons /ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden; USER: kişi, kişi sayısı, kişiler, kişilerin, kişilik

GT GD C H L M O
pertaining /pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak; USER: ilgili, ilişkin, ait, dair

GT GD C H L M O
pertains /pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak; USER: ilgilidir, ile ilgilidir, geçerlidir, ilişkindir

GT GD C H L M O
placed /pleɪs/ = VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, yerleştirilmiş, yerleştirilir, yerleştirilen, yerleştirilebilir

GT GD C H L M O
places /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak; USER: yerler, yerlerde, yerleri, yer, yerlerden

GT GD C H L M O
plans /plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet; VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek; USER: planları, planlar, planlarını, planlarının, plan, plan

GT GD C H L M O
policy /ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi; USER: politika, politikası, politikasının, ilke, politikasına

GT GD C H L M O
political /pəˈlɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: siyasi, politik, siyasal, devlet, hükümet; USER: siyasi, politik, siyasal, siyaset, siyasî

GT GD C H L M O
positive /ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece; ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam; USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı

GT GD C H L M O
possession /pəˈzeʃ.ən/ = NOUN: mülk, iyelik, sahiplik, tasarruf, sahibi olma, varlık, cinnet, hakim olma, cin çarpması, mülk edinme, sahip olunan şey, kafayı takma, saplantı; USER: mülk, iyelik, oynama, oynama oranında, sahip

GT GD C H L M O
possible /ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun; NOUN: rekor; USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan

GT GD C H L M O
practice /ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman, eğitim, alışkanlık, ısınma, teknik, usul, hile; VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak, yapmak, alıştırma yapmak, etmek, alışkanlık haline getirmek, gerçekleştirmek, dolap çevirmek, deneyim kazanmak, entrika çevirmek, uygulmak, adet edinmek; USER: uygulama, pratik, uygulamada, pratikte, uygulamaya

GT GD C H L M O
practices /ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman; VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulamaların, uygulamalarını, uygulamalarının

GT GD C H L M O
preamble /ˈpriː.æm.bl̩/ = NOUN: başlangıç, giriş, önsöz; USER: önsöz, giriş, başlangıç, önsözünde, giriş bölümünde

GT GD C H L M O
preference /ˈpref.ər.əns/ = NOUN: tercih, öncelik, tercih hakkı, yeğleme, yeğ tutma, rüçhan hakkı, imtiyazlı hisse senedi; USER: tercih, tercihi, tercihinize, tercihinizi, tercihini

GT GD C H L M O
preservation /ˌprez.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: koruma, muhafaza, saklama, korunma, konserve yapma; USER: koruma, korunması, muhafaza, korunmasına, korunmasını

GT GD C H L M O
preserve /prɪˈzɜːv/ = VERB: korumak, muhafaza etmek, konserve yapmak; NOUN: konserve, reçel; USER: korumak, muhafaza, korunması, korumaya, koruma

GT GD C H L M O
prevention /prɪˈven.ʃən/ = NOUN: önleme, korunma, engelleme, önlem, önleyici tedbir; USER: önleme, önlenmesi, korunma, önlenmesinde, önleyici

GT GD C H L M O
primary /ˈpraɪ.mə.ri/ = ADJECTIVE: birincil, temel, ana, ilk, birinci, başlıca, birinci derecede, baş, en başta gelen; NOUN: ana renk, uçucu kanat tüyü; USER: birincil, primer, temel, ana, ilköğretim

GT GD C H L M O
principle /ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilke, prensip, esas, ana, kaide, kaynak, köken, tamamlayıcı unsur; USER: ilke, prensip, ilkesi, prensibi, ilkesine

GT GD C H L M O
principles /ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilkeler; USER: ilkeler, ilkeleri, prensipleri, ilkelerine, ilkelerini

GT GD C H L M O
prior /praɪər/ = ADJECTIVE: önce, önceki, öncelikli, eski, sabık, kıdemli; NOUN: manastır başrahibi, dini kuruluş yetkilisi, tarikat ileri geleni; USER: önce, önceki, önceden, öncesinde, öncesi, öncesi

GT GD C H L M O
priority /praɪˈɒr.ɪ.ti/ = NOUN: öncelik, rüçhan hakkı, kıdem; USER: öncelik, öncelikli, önceliği, önceliğe, önceliğini

GT GD C H L M O
private /ˈpraɪ.vət/ = ADJECTIVE: özel, gizli, kişisel, şahsi, müstakil, kişiye özel, mahrem, yalnız, has, halka kapalı; NOUN: er; USER: özel, özel bir, özel bir

GT GD C H L M O
procedure /prəˈsiː.dʒər/ = NOUN: prosedür, işlem, usul, yöntem, muamele, yargılama yöntemi; USER: prosedür, işlem, prosedürü, yordamı, yordam

GT GD C H L M O
procedures /prəˈsiː.dʒər/ = NOUN: prosedür, işlem, usul, yöntem, muamele, yargılama yöntemi; USER: prosedürler, prosedürleri, işlemleri, işlemler, yordamlar

GT GD C H L M O
process /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde

GT GD C H L M O
processes /ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini

GT GD C H L M O
products /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin

GT GD C H L M O
professional /prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse; ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan; USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek

GT GD C H L M O
professions /prəˈfeʃ.ən/ = NOUN: meslek, iş, uğraş, uzmanlık alanı, sanat, uğraşı, inancın açıklanması, açıklama, beyan, yemin, kelime-i şahadet; USER: meslekler, meslek, meslekleri, mesleklerden, mesleklerde

GT GD C H L M O
projects /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin

GT GD C H L M O
promote /prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek; USER: desteklemek, teşvik, tanıtmak, geliştirmek, teşvik etmek

GT GD C H L M O
promoting /prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek; USER: teşvik, tanıtımı, teşvik etmek, geliştirmek, teşvik edilmesi

GT GD C H L M O
promotion /prəˈməʊ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, terfi, yükselme, yükseltme, tanıtma, artırma, reklâm, sınıf geçme, rütbe, kurma, mevki, piyonun vezir olması; USER: tanıtım, promosyon, tanıtımı, teşvik, yükselme

GT GD C H L M O
proper /ˈprɒp.ər/ = ADJECTIVE: uygun, doğru, özel, tam, doğru dürüst, yerinde, münasip, adamakıllı, iyice, gerçek, terbiyeli; USER: uygun, doğru, düzgün, uygun bir, düzgün bir, düzgün bir

GT GD C H L M O
property /ˈprɒp.ə.ti/ = ADJECTIVE: geçirmez, dayanıklı, emin; NOUN: kanıt, ispat, prova, delil, kanıtlama, deneme, sağlama, senet, alkol derecesi, ispat etme; VERB: dayanıklı hale getirmek, geçirmez biçimde yapmak; USER: özellik, mal, mülk, özelliği, İşletme

GT GD C H L M O
proportional /prəˈpɔː.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: orantılı, nispi, oranlı, uygun, orana göre; NOUN: orantılı miktar, orantılı sayı; USER: orantılı, oransal, orantılıdır, orantısal, nispi

GT GD C H L M O
proselytizing /ˈprɒs.əl.ɪ.taɪz/ = VERB: kendi dinine çevirmek, dinini yaymak, din propagandası yapmak; USER: misyonerlik, kendi dinine davet etme, din propagandası, yaymakla, din propagandasıyla

GT GD C H L M O
prospective /prəˈspek.tɪv/ = ADJECTIVE: muhtemel, olası, müstakbel, gelecekteki; USER: muhtemel, prospektif, potansiyel, olası, ileriye dönük

GT GD C H L M O
prosperity /prɒsˈper.ɪ.ti/ = NOUN: refah, zenginlik, gönenç, bolluk, başarı; USER: refah, refahı, refahın, refaha, zenginlik

GT GD C H L M O
protect /prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak; USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya

GT GD C H L M O
protected /prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak; USER: korumalı, korunmaktadır, korunan, koruma, korumalıdır

GT GD C H L M O
protecting /prəˈtekt/ = ADJECTIVE: koruyucu; NOUN: sahip çıkma; USER: koruyucu, korumak, koruma, korunması, koruyan

GT GD C H L M O
protection /prəˈtek.ʃən/ = NOUN: koruma, korunma, muhafaza, himaye, önlem, tedbir, kayırma, haraç; USER: koruma, koruması, korunması, korunma, koruyucu

GT GD C H L M O
provide /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir

GT GD C H L M O
provided /prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan

GT GD C H L M O
provisions /prəˈvɪʒ.ən/ = NOUN: karşılık, erzak, malzeme, yedek akçe, yiyecek içecek; USER: karşılık, hükümleri, hükümlerine, hükümler, hükümlerinin

GT GD C H L M O
public /ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar; ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli; USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu

GT GD C H L M O
published /ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek; USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı

GT GD C H L M O
purchasing /ˈpərCHəs/ = NOUN: satın alma; USER: satın alma, satın, alım, satın almak, satınalma

GT GD C H L M O
quai

GT GD C H L M O
qualities /ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği; USER: nitelikleri, yetenekler, özellikleri, kalitesi, niteliklere

GT GD C H L M O
quality /ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği; USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede

GT GD C H L M O
questions /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara

GT GD C H L M O
racial /ˈreɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: ırksal, ırk; USER: ırk, ırksal, ırkçı, Irk, Irksal

GT GD C H L M O
raising /rāz/ = NOUN: kaldırma, yükselen, kabartma; USER: kaldırma, yükselterek, yetiştirme, yükseltilmesi, yükseltmek

GT GD C H L M O
rank /ræŋk/ = NOUN: rütbe, sıra, derece, sınıf, aşama, dizi, saf, tabaka; VERB: sayılmak; ADJECTIVE: tam, kokuşmuş, kaba; USER: rütbe, sıralaması, Değerlendiren, sıralayınız, sıralamak

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
reason /ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон; VERB: расуђивати, промислити; USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep

GT GD C H L M O
reasons /ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf; VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak; USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni

GT GD C H L M O
reasserts /ˌriː.əˈsɜːt/ = VERB: tekrar savunmak, yeniden ileri sürmek, tekrar otorite kullanmak; USER: yeniden ortaya koyar, şekilde yeniden ortaya koyar, olduÄ unu yeniden, de teyit ediyor, olduÄ unu yeniden gösterebilir,

GT GD C H L M O
rebate /ˈriː.beɪt/ = NOUN: indirim, iade, para iadesi; USER: indirim, iadesi, indirimi, vergi iadesi, iadesinin

GT GD C H L M O
rebates /ˈriː.beɪt/ = NOUN: indirim, iade, para iadesi; USER: indirimler, indirim, iadeleri, iadesi, indirimleri

GT GD C H L M O
received /rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer; USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan

GT GD C H L M O
recourse /rɪˈkɔːs/ = USER: başvuru, rücu, müracaat, başvurma, başvurmadan

GT GD C H L M O
recruit /rɪˈkruːt/ = NOUN: acemi, acemi er, acemi asker, yeni üye; VERB: toplamak, askere almak, silâh altına almak, kuvvetlendirmek, iyileşmek, iyileştirmek; USER: acemi, işe, askere, içgöçer, recruit

GT GD C H L M O
reduce /rɪˈdjuːs/ = VERB: azaltmak, düşürmek, küçültmek, indirmek, indirgemek, kısaltmak, kısmak, kırmak, eritmek, eksiltmek, dönüştürmek, inceltmek, zayıflatmak, bölmek, alçaltmak, haline getirmek, sarsmak, ergitmek, ayırmak, mecbur etmek, zorunda bırakmak, özetlemek, sadeleştirmek, yerine oturtmak, zayıflamak; USER: azaltmak, azaltır, azaltmaya, azaltabilir, azaltılması

GT GD C H L M O
reference /ˈref.ər.əns/ = NOUN: referans, gönderme, ilgi, başvurma, havale, belge, ima, ilişki; ADJECTIVE: referans, örnek, karşılaştırma; VERB: kaynakçayı işaretlemek; USER: referans, referansı, başvuru, başvurusu, gönderme, gönderme

GT GD C H L M O
refers /rɪˈfɜːr/ = VERB: başvurmak, değinmek, bakmak, bahsetmek, göndermek, kastetmek, sevketmek, atfetmek, yararlanmak, ait olmak, ilgili olmak, ima etmek, ait saymak; USER: ifade eder, eder, anlamına gelir, gelir, temel

GT GD C H L M O
regarding /rɪˈɡɑː.dɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, konusunda, hakkında, dair, gelince, nazaran; USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, hakkında, konusunda

GT GD C H L M O
regardless /rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen; ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız; USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak

GT GD C H L M O
regular /ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: düzenli, normal, olağan, düzgün, sıradan, devamlı, muntazam, kurallı, kadrolu, değişmez; NOUN: müdavim, gedikli; USER: düzenli, normal, düzenli olarak, düzenli bir, normal bir

GT GD C H L M O
regulations /ˌreɡ.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: yönetmelik, yasalar, mevzuat, kurallar, tüzük, nizamname; USER: yönetmelik, düzenlemeler, düzenlemelere, düzenlemeleri, yönetmeliklere

GT GD C H L M O
relate /rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak; USER: ilgili, ilgilidir, ilişki, ilişkili, ilişkilendirmek

GT GD C H L M O
relates /rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak; USER: ilgili, ilgilidir, ilişkindir, ile ilgilidir, ilişkili

GT GD C H L M O
relations /rɪˈleɪ.ʃən/ = NOUN: aile; USER: ilişkileri, ilişkiler, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişkilerinin

GT GD C H L M O
relationships /rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka; USER: ilişkiler, ilişkileri, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişki

GT GD C H L M O
relatives /ˈrel.ə.tɪv/ = NOUN: akraba, yakın, hısım, ilgi zamiri, ilgi cümleciği; USER: akraba, akrabaları, yakınları, akrabalarına, yakınlarının

GT GD C H L M O
religion /rɪˈlɪdʒ.ən/ = NOUN: din, inanç, diyanet, dindarlık, mezhep, tarikat, iman, kutsal görev, onur meselesi; USER: din, dini, dinin, dine, İnanç

GT GD C H L M O
religious /rɪˈlɪdʒ.əs/ = ADJECTIVE: dini, dinsel, din, dindar, inançlı, diyanet, sofu, derin, tarikata ait; USER: dini, dinsel, din, dinî, dindar

GT GD C H L M O
remain /rɪˈmeɪn/ = VERB: kalmak, sürdürmek, durmak, geriye kalmak, aynen kalmak, artmak; USER: kalmak, kalır, kalması, devam, kalmasını

GT GD C H L M O
remind /rɪˈmaɪnd/ = VERB: hatırlatmak, andırmak, benzemek, aklına getirmek; USER: hatırlatmak, hatırlatır, hatırlatıyor, hatırlatacaktır, hatırlatmak istiyoruz

GT GD C H L M O
remuneration /rɪˌmjuː.nərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: ücret, ödeme, karşılık, ödül, hizmet karşılığı ödeme, yevmiye; USER: ücret, ücretlendirme, ödeme, ücretleri, ücretlerinin

GT GD C H L M O
replacing /rɪˈpleɪs/ = VERB: değiştirmek, yerine koymak, yenisiyle değiştirmek, yerini almak, yerine geçmek, yerini tutmak, geri ödemek, yerine bakmak, vekâlet etmek, ahizeyi yerine koymak; USER: yerine, değiştirilmesi, değiştirme, yerini, değiştirirken

GT GD C H L M O
representatives /ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek; USER: temsilcileri, temsilcilerinin, temsilciler, temsilcilerinden, temsilcileriyle

GT GD C H L M O
reputation /ˌrep.jʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: itibar, ün, şöhret, ad, şeref; USER: itibar, ün, üne, bir üne, ünü, ünü

GT GD C H L M O
requests /rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek; VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak; USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini

GT GD C H L M O
require /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir

GT GD C H L M O
requirements /rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum; USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları

GT GD C H L M O
resolve /rɪˈzɒlv/ = VERB: gidermek, çözmek, çözümlemek, halletmek, karara bağlamak, karar vermek, dönüştürmek, tahlil etmek; NOUN: karar, niyet, azim, önerge; USER: çözmek, gidermek, çözümlemek, çözmeye, çözme

GT GD C H L M O
resources /ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler; USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların

GT GD C H L M O
respect /rɪˈspekt/ = NOUN: saygı, riayet, hürmet, uyma, ilgi, hatır, ayrıcalık gözetme, bakım, alâka; VERB: saygı göstermek, uymak, hürmet etmek, saymak, ilgili bulunmak, riâyet etmek; USER: saygı, ilgili, göre, açısından, açıdan

GT GD C H L M O
respected /rɪˈspek.tɪd/ = ADJECTIVE: itibarlı, hatırı sayılır; USER: itibarlı, saygın, saygı, saygın bir, saygı duyulan

GT GD C H L M O
respectful /rɪˈspekt.fəl/ = ADJECTIVE: saygılı, hürmetkâr, fark gözeten, hatır sayan, hürmetli, ayrıcalık yapan, riayet eden; USER: saygılı, saygı, saygılı bir, saygın

GT GD C H L M O
respecting /ˌself.rɪˈspekt/ = PREPOSITION: ilişkin, dair, gelince, hakkında; USER: ilişkin, saygı, saygılı, saygı göstererek, riayet

GT GD C H L M O
responsibility /rɪˌspɒn.sɪˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü; USER: sorumluluk, sorumluluğu, sorumluluğundadır, sorumluluğunu, sorumlu

GT GD C H L M O
responsible /rɪˈspɒn.sɪ.bl̩/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü; USER: sorumlu, sorumludur, sorumluluk, sorumlusu, sorumluluk sahibi

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
rights /raɪt/ = NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek; USER: hakları, haklar, haklarını, haklarının, hak

GT GD C H L M O
rigorous /ˈrɪɡ.ər.əs/ = ADJECTIVE: titiz, sıkı, sert, kesin, dikkatli, şiddetli, dakik, soğuk; USER: titiz, sıkı, titiz bir, sıkı bir, özenli

GT GD C H L M O
rise /raɪz/ = NOUN: artış, yükseliş, neden, yükselme, çıkma; VERB: yükselmek, kalkmak, çıkmak, yükseltmek, doğmak, doğmak, artmak; USER: artış, yükselmeye, artmaya, yükselmesi, yükselecek

GT GD C H L M O
risks /rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko; VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak; USER: riskler, riskleri, risk, risklerin, risklere

GT GD C H L M O
road /rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri; USER: yol, yolda, road, yolun, yolu

GT GD C H L M O
routes /ruːt/ = NOUN: rota, yol, güzergâh, hat, herzamanki yol, yürüyüş emri; VERB: göndermek, sevketmek, nakletmek, belli bir kanaldan yollamak, yürüyüşe geçirmek; USER: yolları, rotalar, rotaya, yollar

GT GD C H L M O
rules /ruːl/ = NOUN: kurallar, tüzük; USER: kurallar, kuralları, kurallara, kurallarını, kurallarına

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
safeguarding /ˈseɪf.ɡɑːd/ = VERB: korumak, himaye etmek; USER: korunması, korumak, güvence altına, korumada, korunmasında

GT GD C H L M O
safety /ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet; ADJECTIVE: koruyucu; USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet

GT GD C H L M O
said /sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen; USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti

GT GD C H L M O
sales /seɪl/ = ADJECTIVE: satış; USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
seek /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak

GT GD C H L M O
selected /sɪˈlekt/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçkin; USER: seçilmiş, seçilen, seçili, seçilmiştir, seçilir

GT GD C H L M O
selection /sɪˈlek.ʃən/ = NOUN: seçim, seçme, seleksiyon, seçenek, seçmeler, doğal ayıklanma; USER: seçim, seçimi, seçimini, seçme, selection

GT GD C H L M O
sense /sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme; VERB: anlamak, hissetmek; USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı

GT GD C H L M O
sensitive /ˈsen.sɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: hassas, duyarlı, duygulu, alıngan, içli; NOUN: hassas kimse, alıngan kimse; USER: duyarlı, hassas, duyarlıdır, hassas bir, duyarlı bir

GT GD C H L M O
seriously /ˈsɪə.ri.əs.li/ = ADVERB: ağır, ciddi olarak, cidden, ağır şekilde; USER: ağır, ciddi olarak, cidden, ciddi, ciddiye

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
services /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler; USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti

GT GD C H L M O
sessions /ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl; USER: oturumları, seans, oturumlar, oturum, seansları

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
sexual /ˈsek.sjʊəl/ = ADJECTIVE: cinsel, seksüel, eşeyli, cinsel organı olan; USER: cinsel, seksüel, Seks

GT GD C H L M O
shall /ʃæl/ = VERB: -ecek, -acak, -meli; USER: eder, olur, olur

GT GD C H L M O
shared /ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır

GT GD C H L M O
shareholders /ˈʃeəˌhəʊl.dər/ = NOUN: hissedar, ortak, pay sahibi; USER: hissedarlar, pay sahiplerinin, pay sahipleri, pay, hissedarları

GT GD C H L M O
shares /ʃeər/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri; USER: hisse, hisselerinin, hisseleri, payları, pay

GT GD C H L M O
sharing /ˈdʒɒb.ʃeər/ = NOUN: iştirak; USER: paylaşımı, paylaşım, paylaşmak, paylaşan, paylaşarak

GT GD C H L M O
should /ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı; USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken

GT GD C H L M O
similarly /ˈsɪm.ɪ.lə.li/ = ADVERB: aynı, benzer bir şekilde, bunun gibi; USER: aynı, Benzer, Benzer şekilde, ucuz, aynı şekilde

GT GD C H L M O
sincerity /sɪnˈser.ɪ.ti/ = NOUN: samimiyet, içtenlik, dürüstlük, candanlık, doğruluk; USER: samimiyet, içtenlik, samimiyeti, samimiyetle, samimiyetini

GT GD C H L M O
sir /sɜːr/ = NOUN: bayım, beyefendi, efendi, bay, sör; VERB: sör diye hitap ermek; USER: bayım, efendim, beyefendi

GT GD C H L M O
sites /saɪt/ = NOUN: yer, yerleşim yeri, mekân, konum, mevki, sahne; USER: siteleri, siteler, site, sitelerinde, sitelerin

GT GD C H L M O
situation /ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev; USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma

GT GD C H L M O
situations /sɪt.juˌeɪ.ʃənz ˈveɪ.kənt/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev; USER: durumlar, durumlarda, durumları, durumlara, durumda

GT GD C H L M O
skills /skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik; USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
societal /səˈsaɪ.ə.təl/ = USER: toplumsal, sosyal, toplum, toplumun, toplumsal bir

GT GD C H L M O
specific /spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli; NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç; USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü

GT GD C H L M O
sponsorship /ˈspɒn.sər/ = NOUN: destek, kefillik, himaye; USER: destek, sponsorluk, sponsorluğunda, sponsorluğu, sponsor

GT GD C H L M O
staff /stɑːf/ = NOUN: personel, kadro, değnek, kurmay, asa, porte, baston, destek; ADJECTIVE: personel, kurmay; VERB: personel sağlamak, kadrosu olmak; USER: personel, personeli, staff, personelin, çalışanları

GT GD C H L M O
stages /steɪdʒ/ = NOUN: sahne, evre, aşama, kademe, etap, safha, zemin, katman, ortam, derece; VERB: sahnelemek, hazırlamak; USER: aşamaları, aşamalarında, aşamada, aşamasında, aşamalarını, aşamalarını

GT GD C H L M O
stakeholders /ˈstākˌhōldər/ = NOUN: bahis parasını tutan kimse, depozitonun teslim edildiği kimse; USER: paydaşlar, paydaşların, paydaşları, paydaşlarla, paydaşlara

GT GD C H L M O
standard /ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye; ADJECTIVE: standart, normal, klasik, standart olarak kullanılan; USER: standart, standardı, standart bir, standard, standardına

GT GD C H L M O
standards /ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye, model, ayar, miyar, sembol, payanda, derece, dik destek, dik sap üzerinde yetiştirilen bitki; USER: standartları, standartlar, standartlara, standartlarına, standartlarını

GT GD C H L M O
statutory /ˈstæt.jʊ.tər.i/ = ADJECTIVE: yasal, kanuni, resmi, meşru; USER: yasal, kanuni, resmi

GT GD C H L M O
stipulated /ˈstɪp.jʊ.leɪt/ = VERB: şart koşmak, garanti etmek, taahhüt etmek, şart koymak, koşul olarak koymak, şartları belirlemek; USER: öngörülen, belirtilen, öngörüldüğü, belirtildiği, öngördüğü

GT GD C H L M O
strictly /ˈstrɪkt.li/ = ADVERB: kesinlikle, tam anlamıyla, tam olarak, katı bir biçimde, doğrusu, açıkçası, sert bir biçimde; USER: kesinlikle, sıkı, kesin, katı, sıkı bir

GT GD C H L M O
stringent /ˈstrɪn.dʒənt/ = ADJECTIVE: sıkı, zorlu, sert, zorlayıcı, bağlayıcı, dar, sıkıntıda olan; USER: sıkı, katı, zorlu, sıkı bir, sert

GT GD C H L M O
studies /ˈstədē/ = NOUN: çalışmalar, araştırmalar, incelemeler; USER: çalışmalar, çalışmaları, çalışmalarda, çalışma, çalışmaların, çalışmaların

GT GD C H L M O
subcontracting /ˌsəbkənˈtrakt/ = USER: taşeronluk, fason, taşeron, fason üretim, alt yüklenici

GT GD C H L M O
subject /ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse; ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan; VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek; USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda

GT GD C H L M O
subsequent /ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADJECTIVE: sonraki, daha sonraki, müteakip; USER: sonraki, sonra, daha sonraki, izleyen, takip eden, takip eden

GT GD C H L M O
subsidiaries /səbˈsɪd.i.ər.i/ = NOUN: yardımcı, yan kuruluş, bağlı kimse; USER: iştirakleri, bağlı, yan, bağlı ortaklıklar, bağlı ortaklıkları

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
summarises /ˈsʌm.ər.aɪz/ = VERB: özetlemek, kısaltmak, özet çıkarmak; USER: özetler, özetlemektedir, özetleyen, özetlenmektedir, özetlenmiştir

GT GD C H L M O
supplement /ˈsʌp.lɪ.mənt/ = NOUN: ek, ilave, tamamlayıcı, bütünler açı; VERB: tamamlamak, eklemek, ilave etmek; USER: ek, tamamlamak, desteklemek, takviyesi, ilave

GT GD C H L M O
supplemented /ˈsʌp.lɪ.ment/ = VERB: tamamlamak, eklemek, ilave etmek; USER: takviye, ilave, desteklenmiş, desteklenen, eklenmiştir

GT GD C H L M O
suppliers /səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan; USER: tedarikçileri, tedarikçiler, tedarikçi, sunucuları, ilgili tedarikçi

GT GD C H L M O
supplies /səˈplaɪ/ = NOUN: levazım; USER: malzemeleri, malzeme, gereçleri, kaynakları, sarf malzemeleri, sarf malzemeleri

GT GD C H L M O
supporting /səˈpɔː.tɪŋ/ = ADJECTIVE: destekleyen, destek, yardımcı, destek olan, kanıtlayıcı, kuvvet verici; NOUN: destekleme; USER: destek, destekleyen, destekleyici, desteklemek, desteklenmesi

GT GD C H L M O
suspicion /səˈspɪʃ.ən/ = NOUN: şüphe, kuşku, şüphelenme, damla, vehim, iz, işkil, belli belirsiz şey, az miktar; USER: şüphe, şüphesi, şüphesiyle, kuşku, şüphesini

GT GD C H L M O
sustainability /səˈsteɪ.nə.bl̩/ = USER: sürdürülebilirlik, sürdürülebilirliği, sürdürülebilirliğini, sürdürülebilirliğin, sürdürülebilir

GT GD C H L M O
sustainable /səˈstānəbəl/ = USER: sürdürülebilir, sürdürülebilir bir

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
taking /tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş; ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı; USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak

GT GD C H L M O
tangible /ˈtæn.dʒə.bl̩/ = ADJECTIVE: maddi, somut, elle tutulur, hissedilir, gerçek; USER: somut, maddi, maddi duran, somut bir, duran

GT GD C H L M O
technical /ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal; USER: teknik, Technical

GT GD C H L M O
temporary /ˈtem.pər.ər.i/ = ADJECTIVE: geçici, eğreti; USER: geçici, geçici bir, geçici olarak

GT GD C H L M O
tendering /ˈtendər/ = USER: ihale, ihaleye, bir ihale, ihalesi,

GT GD C H L M O
term /tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi; VERB: adlandırmak, demek, isim vermek; USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede

GT GD C H L M O
text /tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm; USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa

GT GD C H L M O
thanks /θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür; USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
theft /θeft/ = NOUN: hırsızlık, çalma, aşırma; USER: hırsızlık, hırsızlığı, hırsızlığa, hırsızlığına, çalınması

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
themselves /ðəmˈselvz/ = PRONOUN: kendilerini, kendileri, kendilerine; USER: kendilerini, kendileri, kendi, kendilerine, kendini

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
third /θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir; ADJECTIVE: üçüncü; USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
though /ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile; ADVERB: gerçi, yine de; USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
thus /ðʌs/ = ADVERB: böylece, bu nedenle, böyle, bunun için, nitekim, bu ölçüde; USER: böylece, nedenle, bu nedenle, dolayısıyla, böylelikle

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
trading /ˈtreɪ.dɪŋ/ = ADJECTIVE: ticari; NOUN: alışveriş, iş hacmi; USER: ticari, ticaret, ticareti, işlem, alım satım

GT GD C H L M O
trainees /ˌtreɪˈniː/ = NOUN: stajyer, acemi, eğitilen kimse; USER: eğitim, stajyerler, kursiyerlere, kursiyerler, kursiyerlerin

GT GD C H L M O
transparent /trænˈspær.ənt/ = ADJECTIVE: şeffaf, saydam, transparan, apaçık; USER: şeffaf, saydam, şeffaf bir, transparent, transparan

GT GD C H L M O
treat /triːt/ = VERB: tedavi etmek, muamele etmek, davranmak, işlemek, ısmarlamak, ikram etmek; NOUN: zevk, ikram, ziyafet, ısmarlama, zevk veren şey; USER: tedavi etmek, tedavi, tedavisinde, tedavisi, ele

GT GD C H L M O
trust /trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi; VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak; USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek

GT GD C H L M O
unauthorised /ˌənˈôTHəˌrīzd/ = ADJECTIVE: yetkisiz, resmi olmayan; USER: yetkisiz, izinsiz, yetkisiz bir

GT GD C H L M O
uncertainties /ʌnˈsɜː.tən.ti/ = NOUN: belirsizlik, şüphe, kararsızlık, değişkenlik, tereddüd, kesin olmama; USER: belirsizlikler, belirsizliklerin, belirsizlikleri, belirsizlik, belirsizliklere

GT GD C H L M O
under /ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta; PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında; ADJECTIVE: alt, az; USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
underpin /ˌʌn.dəˈpɪn/ = VERB: desteklemek, destek koymak; USER: desteklemek, destekleyecek, destekleyen, temelini, desteklenmesi

GT GD C H L M O
undertake /ˌʌn.dəˈteɪk/ = VERB: üstlenmek, girişmek, yüklenmek, garanti etmek, söz vermek; USER: üstlenmek, taahhüt, taahhüt ederler, üstlenecek, üstlenebilir

GT GD C H L M O
undertaken /ˌʌn.dəˈteɪk/ = VERB: üstlenmek, girişmek, yüklenmek, garanti etmek, söz vermek; USER: üstlenilen, yapılan, gerçekleştirilen, yürütülen, üstlendiği

GT GD C H L M O
undertakes /ˌʌn.dəˈteɪk/ = VERB: üstlenmek, girişmek, yüklenmek, garanti etmek, söz vermek; USER: taahhüt, taahhüt eder, üstlenir, üstlendiği, üstlenmektedir

GT GD C H L M O
undertaking /ˌəndərˈtāk/ = NOUN: girişim, taahhüt, işletme, üstlenme, girişme, vâât, cenaze kaldırma; USER: taahhüt, üstlenen, girişim, üstlenerek, taahhütname

GT GD C H L M O
unfavourable /ʌnˈfeɪ.vər.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: olumsuz, elverişsiz, sakıncalı, ters, açık veren, aksi; USER: olumsuz, elverişsiz, istenmeyen, olumsuz bir, uygun olmayan

GT GD C H L M O
union /ˈjuː.ni.ən/ = NOUN: sendika, birlik, birleşme, evlilik, ittifak, dernek, kavuşma, bilezik, darülaceze, vida yuvası; USER: sendika, birlik, birliği, birliğin, sendikası

GT GD C H L M O
united /jʊˈnaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşik, birleşmiş; USER: birleşik, amerika Birleşik, United, amerika, birleşmiş

GT GD C H L M O
unsatisfactory /ˌənˌsatəsˈfakt(ə)rē/ = ADJECTIVE: yetersiz, tatmin edici olmayan, sudan; USER: yetersiz, tatmin edici, tatmin edici olmayan, tatmin, tatminkar

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
upheld /ʌpˈhəʊld/ = VERB: desteklemek, tutmak, sürdürmek, onaylamak, kaldırmak, devam ettirmek, uygun bulmak; USER: onadı, onayladı, onamıştır, onaylamıştır, onaylandı

GT GD C H L M O
uphold /ʌpˈhəʊld/ = VERB: desteklemek, tutmak, sürdürmek, onaylamak, kaldırmak, devam ettirmek, uygun bulmak; USER: tutmak, desteklemek, sürdürmek, korumak, ayakta

GT GD C H L M O
upon /əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde; USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
used /juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski; USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır

GT GD C H L M O
useful /ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar; USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
value /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin

GT GD C H L M O
values /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değerleri, değerler, değerlerini, değeri, değerlerinin

GT GD C H L M O
various /ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit; USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok

GT GD C H L M O
vehicles /ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı; USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda

GT GD C H L M O
verified /ˈver.ɪ.faɪ/ = VERB: doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, gerçekleştirmek, soruşturmak; USER: doğrulandı, doğrulanmış, doğrulanmadı, doğrulanan, doğrulanır

GT GD C H L M O
version /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu

GT GD C H L M O
voluntary /ˈvɒl.ən.tər.i/ = ADJECTIVE: gönüllü, istemli, fahri, kasıtlı, isteyerek yapılan, özgür iradeli; NOUN: istemli hareket, isteyerek yapılan şey; USER: gönüllü, gönüllü olarak, gönüllülük, gönüllü bir, isteğe

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
website /ˈweb.saɪt/ = NOUN: website; USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
whatsoever /ˌwɒt.səʊˈev.ər/ = PRONOUN: herhangi, ne, her ne; ADJECTIVE: ne, hiç, hangi; USER: herhangi, ne, olursa olsun, ne olursa olsun, olursa

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
whether /ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer; USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
whole /həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz; NOUN: tüm, toplam; USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen

GT GD C H L M O
whom /huːm/ = PRONOUN: kime, kimi, ki onu; USER: kime, kimin, kimi, kim, kiminle

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
wishes /ˌbest ˈwɪʃɪz/ = NOUN: dilek, istek, arzu, umut, isteme; VERB: dilemek, istemek, umut etmek; USER: dilek, isteklerine, dilekler, istek, istekleri

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
within /wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için; PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında; NOUN: iç, iç kısım; USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
wording /ˈwɜː.dɪŋ/ = NOUN: ifade tarzı, üslup; USER: ifade tarzı, üslup, ifadeler, ifade, metni

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
workers /ˈwɜː.kər/ = NOUN: işçiler, emekçiler, işçi sınıfı; USER: işçiler, işçi, işçilerin, işçileri, çalışanları

GT GD C H L M O
working /ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı; ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel; USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya

GT GD C H L M O
worthy /ˈwɜː.ði/ = ADJECTIVE: layık, değer, değerli, yakışır, saygıdeğer, önemli, dikkate değer; NOUN: saygın kişi, önemli kimse, kodaman; USER: layık, değerli, değer, değerli bir, hak

675 words