Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
abstain
/æbˈsteɪn/ = VERB: kaçınmak, sakınmak, çekimser olmak, içkiden uzak durmak;
USER: kaçınmak, çekimser, kaçınmaları, durmak, kaçınması"
GT
GD
C
H
L
M
O
abstaining
/abˈstān/ = VERB: kaçınmak, sakınmak, çekimser olmak, içkiden uzak durmak;
USER: çekimser, adet çekimser, kaçınma, çekimser oyuna,
GT
GD
C
H
L
M
O
accept
/əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek;
USER: kabul etmek, kabul, kabul edin, kabul ediyorum, kabul eder, kabul eder
GT
GD
C
H
L
M
O
accepted
/əkˈsep.tɪd/ = ADJECTIVE: kabul edilen, makbul, tanınan;
USER: kabul edilen, kabul, kabul edilir, kalabilir, alınır
GT
GD
C
H
L
M
O
accordance
/əˈkɔː.dəns/ = NOUN: uyum, uygunluk, uygun olma;
USER: uyum, uygun, göre, uyarınca, doğrultusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
according
/əˈkôrd/ = ADVERB: göre, uygun olarak;
USER: göre, uygun, uygun olarak, uyarınca
GT
GD
C
H
L
M
O
account
/əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar;
VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak;
USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına
GT
GD
C
H
L
M
O
accounting
/əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık;
USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe
GT
GD
C
H
L
M
O
accounts
/əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar;
VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak;
USER: hesapları, hesap, hesaplar, hesaplarını, hesaplarına
GT
GD
C
H
L
M
O
acquired
/əˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: edinilen, sonradan kazanılan, zamanla kazanılan;
USER: edinilen, elde, satın, elde edilen, alınan
GT
GD
C
H
L
M
O
act
/ækt/ = NOUN: hareket, eylem, fiil, rol, davranış, yasa, amel, kanun;
VERB: davranmak, hareket etmek, oynamak, rol yapmak;
USER: hareket, harekete, hareket ederler, görev, davranmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
action
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylem, hareket, aksiyon, eylemi, harekete
GT
GD
C
H
L
M
O
actions
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
activities
/ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler;
USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
activity
/ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyet, etkinlik, eylem, iş, hareket halinde olma;
USER: etkinlik, faaliyet, aktivite, etkinliği, aktivitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
acts
/ækt/ = NOUN: Havariler tarihi, Yeni Ahit;
USER: eylemler, eylemleri, hareket, davranır, görür
GT
GD
C
H
L
M
O
addition
/əˈdɪʃ.ən/ = NOUN: ek, ilave, ekleme, toplama, katkı, katılma, eklenti, katma, artış, katılan şey, zam;
USER: ek, Ayrıca, Buna ek, yanı sıra, yanı, yanı
GT
GD
C
H
L
M
O
address
/əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri;
VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine
GT
GD
C
H
L
M
O
adhere
/ədˈhɪər/ = VERB: bağlı kalmak, yapışmak, bağlanmak, katılmak, bitiştirmek;
USER: bağlı kalmak, uygun, bağlı, uymak, uyması
GT
GD
C
H
L
M
O
adhered
/ədˈhɪər/ = VERB: bağlı kalmak, yapışmak, bağlanmak, katılmak, bitiştirmek;
USER: yapıştırılır, uyulması, yapıştırılmış, yapışık, yapışmış
GT
GD
C
H
L
M
O
advantage
/ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat;
USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
advantages
/ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat;
USER: avantajları, avantajlar, avantaj, avantajı, avantajlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
adverse
/ˈæd.vɜːs/ = ADJECTIVE: ters, aleyhte, zıt, karşıt, aksi;
USER: ters, olumsuz, yan, advers, istenmeyen
GT
GD
C
H
L
M
O
advisers
/ədˈvaɪ.zər/ = NOUN: danışman, müşavir, danışman öğretmen, akıl hocası;
USER: danışmanlar, danışmanları, danışmanların, müşavirler, danışman
GT
GD
C
H
L
M
O
affect
/əˈfekt/ = VERB: etkilemek, dokunmak, numarası yapmak, yaşamak, taslamak, sarsmak, üzmek, bozmak, sevmek, hoşlanmak, tutmak, etki etmek;
NOUN: arzu, heyecan;
USER: etkilemek, etkileyebilir, etkileyen, etkiler, etkilemez
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
against
/əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak;
PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı;
USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde
GT
GD
C
H
L
M
O
age
/eɪdʒ/ = NOUN: yaş, çağ, yaşlılık, devir, asır, reşit olma, erginlik;
VERB: yaşlandırmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıpratmak, kocamak;
USER: yaş, yaşı, yaşın, yaşına, yaşını
GT
GD
C
H
L
M
O
agents
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları
GT
GD
C
H
L
M
O
agree
/əˈɡriː/ = VERB: anlaşmak, kabul etmek, kararlaştırmak, uymak, uyuşmak, hemfikir olmak, aynı fikirde olmak, razı olmak, yaramak, birleşmek, bağdaşmak;
USER: anlaşmak, kabul, kabul ediyorum, kabul ediyorsunuz, fikirde, fikirde
GT
GD
C
H
L
M
O
aimed
/eɪm/ = VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek, niyet etmek, doğrultmak, fırlatmak;
USER: yönelik, amaçlayan, amaçlı, hedefleyen, amaçlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allow
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
annual
/ˈæn.ju.əl/ = NOUN: yıllık, senelik, bir yıl yaşayan bitki;
ADJECTIVE: yıllık, senelik, bir yıllık, her yıl yapılan;
USER: yıllık, yıl, faaliyet, yılda, senelik
GT
GD
C
H
L
M
O
answers
/ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevaplar, cevap, cevapları, yanıtlar, yanıt
GT
GD
C
H
L
M
O
anti
/ˈæn.ti/ = NOUN: muhalif, karşı olan kimse;
USER: Anti, karşıtı, önleyici, karşı
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
applicable
/əˈplɪk.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: uygulanabilir, uygun, yerinde;
USER: uygulanabilir, geçerli, Uygulanamaz, ilgili, geçerlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
application
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
applied
/əˈplaɪd/ = ADJECTIVE: uygulamalı, pratik;
USER: uygulamalı, uygulanan, uygulanır, uygulanabilir, uygulandı
GT
GD
C
H
L
M
O
applies
/əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak;
USER: geçerlidir, geçerli, uygulanır, de geçerlidir, uygular, uygular
GT
GD
C
H
L
M
O
apprentices
/əˈprentis/ = NOUN: çırak, acemi;
USER: çırak, çıraklar, çırakların, çıraklara, çırakları
GT
GD
C
H
L
M
O
appropriateness
/əˈprəʊ.pri.ət/ = USER: uygunluğunu, uygunluğu, uygunluk, uygunluğunun, uygunluğuna
GT
GD
C
H
L
M
O
approval
/əˈpruː.vəl/ = NOUN: onay, kabul, onaylama, uygun bulma, onama, beğenme;
USER: onay, onayı, onayına, onaylanması, onayını
GT
GD
C
H
L
M
O
approved
/əˈpruːvd/ = ADJECTIVE: onaylı, izinli, denenmiş, vefalı, vefakâr;
USER: onaylı, onaylanmış, onaylanan, onaylanmıştır, kabul
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
area
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alan, alanı, alanında, alanda, area
GT
GD
C
H
L
M
O
areas
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
assessed
/əˈses/ = VERB: belirlemek, değer biçmek, değerini bilmek, para cezası vermek;
USER: değerlendirildi, değerlendirilir, değerlendirilen, değerlendirilmiştir, değerlendirilecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
assets
/ˈaset/ = NOUN: varlıklar, aktif, mal varlığı, alacaklar, servet;
USER: aktif, varlıklar, varlık, varlıkların, varlıkları
GT
GD
C
H
L
M
O
assistance
/əˈsɪs.təns/ = NOUN: yardım, destek;
USER: yardım, yardımı, destek, hizmetleri, asistanlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
assisted
/əˈsɪst/ = VERB: yardımcı olmak, desteklemek, yardım etmek, hazır bulunmak;
USER: yardım, yardımcı, destekli, Asisti, yardımıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
associated
/əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş;
USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
associates
/əˈsəʊ.si.eɪt/ = NOUN: ortak, üye, arkadaş, dost, öğretim üyesi;
USER: İştirakler, ortakları, İştirak, iştiraklere, iştirakçi
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attempts
/əˈtempt/ = NOUN: girişim, teşebbüs, kalkışma, yeltenme;
VERB: denemek, kalkışmak, teşebbüs etmek, girişimde bulunmak, yeltenmek;
USER: girişimleri, girişimi, girişimler, deneme, girişimlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
audit
/ˈɔː.dɪt/ = NOUN: denetim, hesap denetimi, hesapların kontrolü, sistemli inceleme;
VERB: denetlemek, incelemek, kontrol etmek;
USER: denetim, denetimi, denetimin, denetleme, denetimimiz
GT
GD
C
H
L
M
O
auditors
/ˈɔː.dɪt.ər/ = NOUN: denetçi, hesap kontrolörü, denetici, dinleyici öğrenci, dersi dışarıdan izleyen öğrenci;
USER: denetçiler, denetçilerin, denetçi, denetim, denetçileri
GT
GD
C
H
L
M
O
authorised
/ˈôTHəˌrīzd/ = ADJECTIVE: yetkili, izinli, resmi;
USER: yetkili, yetkili bir, yetkilendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
authorities
/ɔːˈθɒr.ɪ.ti/ = NOUN: yetkililer, yetkili makamlar;
USER: yetkililer, yetkilileri, yetkililerin, makamları, makamlar
GT
GD
C
H
L
M
O
available
/əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar;
USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
avoid
/əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek;
USER: önlemek, kaçınmak, kaçının, bilmek, engellemek
GT
GD
C
H
L
M
O
aware
/əˈweər/ = ADJECTIVE: farkında, haberdar, uyanık, farkında olan, tetikte;
USER: farkında, haberdar, farkındayız, unutmayın, bilincinde
GT
GD
C
H
L
M
O
awareness
/əˈweə.nəs/ = NOUN: farkında olma, haberdar olma;
USER: farkında olma, farkındalık, bilinci, bilinç, bilincini
GT
GD
C
H
L
M
O
banking
/ˈbæŋ.kɪŋ/ = NOUN: bankacılık, banka işlemleri, dönerken yan yatma, viraj yüksekliği;
ADJECTIVE: banka, işlem;
USER: bankacılık, bankacılığı, banka
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
basis
/ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği;
USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
belonging
/bɪˈlɒŋ/ = VERB: üyesi olmak, ilgili olmak, yeri olmak, uygun olmak, yararlı olmak, -nin olmak;
USER: ait, mensup, ait olan, aidiyet
GT
GD
C
H
L
M
O
benefit
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
board
/bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek;
VERB: binmek;
USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
boulogne
GT
GD
C
H
L
M
O
bound
/baʊnd/ = ADJECTIVE: bağlı, zorunlu, mecbur, gitmek üzere;
NOUN: sınır, sıçrama, fırlama;
VERB: sınırlamak, zıplamak, zıplaya zıplaya gitmek, sıçramak, sekip geri gelmek;
USER: bağlı, bağlıdır, bağlanmıştır, ilişkili, bağlanır
GT
GD
C
H
L
M
O
boycott
/ˈbɔɪ.kɒt/ = NOUN: boykot, direniş;
VERB: boykot etmek;
USER: boykot, boykot etme, boykota, boykot etmeleri, boykot etmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
bribe
/braɪb/ = NOUN: rüşvet;
VERB: rüşvet vermek, para yedirmek, ayartmak;
USER: rüşvet, rüşvet vermek, rüşvet teklif, rüşvet vererek
GT
GD
C
H
L
M
O
bribes
/braɪb/ = NOUN: rüşvet;
VERB: rüşvet vermek, para yedirmek, ayartmak;
USER: rüşvet, rüşvetin, rüşvetleri, rüşvetler
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
buildings
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: site;
USER: binalar, bina, binaların, binaları, binalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
calls
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek;
USER: çağrı, aramalar, arama, çağrıları, aramaları
GT
GD
C
H
L
M
O
campaign
/kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele;
VERB: savaşmak, kampanyaya katılmak, sefere çıkmak, adaylığını koymak, mücâdele vermek;
USER: kampanya, kampanyası, kampanyanın, kampanyasının, kampanyayı
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
cannot
/ˈkæn.ɒt/ = VERB: yapamamak, edememek, gücü yetmemek;
USER: Yapamam, olamaz, yapamazsınız, yapamaz, değil mi, değil mi
GT
GD
C
H
L
M
O
capacity
/kəˈpæs.ə.ti/ = NOUN: kapasite, hacim, güç, yetenek, verim, kabiliyet, sıfat, yeterlik, iktidar;
ADJECTIVE: azami, maksimum, dolu, ful;
USER: kapasite, kapasitesi, kapasiteli, kapasitesini, kapasitesine
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
cases
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
chairman
/-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı;
USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
changes
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
characteristics
/ˌkariktəˈristik/ = NOUN: özellik, nitelik, vasıf;
USER: özellikleri, özelliklerini, özellikler, karakteristikleri, özelliklerine
GT
GD
C
H
L
M
O
circulated
/ˈsɜː.kjʊ.leɪt/ = VERB: dolaştırmak, dolaşmak, yaymak, deveran etmek, devretmek, tedavül etmek, yayılmak, tedavül ettirmek;
USER: sirküle, dolaşan, dağıtılan, dağıtılmıştır, dolaşıma, dolaşıma
GT
GD
C
H
L
M
O
circumstance
/ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: durum, koşul, şart, olay, vaka, zenginlik, varlık, detay, ayrıntı, formalite;
USER: durum, durumda, koşul, durumun, duruma
GT
GD
C
H
L
M
O
circumstances
/ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: koşullar, şartlar, zenginlik, varlık;
USER: koşullar, şartlar, durumlarda, koşullarda, durumlar
GT
GD
C
H
L
M
O
citizenship
/ˈsɪt.ɪ.zən.ʃɪp/ = NOUN: vatandaşlık, yurttaşlık, hemşehrilik;
USER: vatandaşlık, vatandaşlığı, yurttaşlık, vatandaşlığını, vatandaşlığına
GT
GD
C
H
L
M
O
clear
/klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam;
VERB: temizlemek, gidermek;
ADVERB: açıkça;
USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın
GT
GD
C
H
L
M
O
code
/kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz;
VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak;
USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları
GT
GD
C
H
L
M
O
codes
/kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz;
USER: kodları, kodlar, Kodu, kodlarını, kodlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
cohesion
/kəʊˈhiː.ʒən/ = NOUN: bağlılık, birleşme, yapışma;
USER: bağlılık, birleşme, uyum, uyumu, uyumun
GT
GD
C
H
L
M
O
colleagues
/ˈkɒl.iːɡ/ = NOUN: iş arkadaşı, meslektaş;
USER: arkadaşları, meslektaşları, iş arkadaşları, meslektaşlarının, arkadaşlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
collective
/kəˈlek.tɪv/ = ADJECTIVE: toplu, ortak, müşterek, ortaklaşa, genel;
NOUN: ortak girişim, ortaklaşma, topluluk adı, ortaklaşa çiftlik;
USER: toplu, kolektif, ortak, kollektif, kolektif bir
GT
GD
C
H
L
M
O
commercial
/kəˈmɜː.ʃəl/ = ADJECTIVE: ticari, mesleki, ticaret yapan, kârlı, reklâm yayını yapan;
NOUN: reklâm;
USER: ticari, ticari olanaklar, ticaret, ticari bir, reklam
GT
GD
C
H
L
M
O
commitment
/kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü;
USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını
GT
GD
C
H
L
M
O
commitments
/kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü;
USER: taahhütleri, taahhütler, taahhütlerin, taahhütlerini, taahhüt
GT
GD
C
H
L
M
O
committee
/kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet;
USER: komite, komitesi, komitesinin, komitenin, kurul
GT
GD
C
H
L
M
O
communicated
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: tebliğ, iletişim, iletilen, iletilir, bildirilir
GT
GD
C
H
L
M
O
communication
/kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma;
USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
compact
/kəmˈpækt/ = ADJECTIVE: kompakt, yoğun, sıkı, özlü, öz, kısa ve etkili;
VERB: sıkıştırmak, sıkılaştırmak, yoğunlaştırmak;
NOUN: sözleşme, anlaşma, pudralık, küçük araba;
USER: kompakt, kompakt bir, küçük, compact, yoğun
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
competent
/ˈkɒm.pɪ.tənt/ = ADJECTIVE: yetkili, yeterli, yetenekli, ehil, yasal;
USER: yetkili, yetkin, uzman, yeterli, yetkili bir
GT
GD
C
H
L
M
O
competition
/ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme;
USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete
GT
GD
C
H
L
M
O
competitive
/kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: rekabet edebilen, rekabete dayanan, hırslı, rakip olan, yarışmaya dayanan;
USER: rekabetçi, rekabet, rekabetçi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
compliance
/kəmˈplaɪ.əns/ = NOUN: uyma, itaat, rıza, uysallık;
USER: uyma, uyum, uygun, uygunluk, uyumluluk
GT
GD
C
H
L
M
O
comply
/kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak;
USER: uymak, uygun, uyumlu, uyum, yerine
GT
GD
C
H
L
M
O
computers
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarlar, bilgisayarlarda, bilgisayarların, bilgisayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
concepts
/ˈkɒn.sept/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, mefhum, tasavvur, hayal etme;
USER: kavramlar, kavramları, kavram, kavramlarını, kavramların
GT
GD
C
H
L
M
O
concern
/kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey;
VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak;
USER: endişe, ilgi, kaygı, sorun, bir endişe
GT
GD
C
H
L
M
O
concerned
/kənˈsɜːnd/ = ADJECTIVE: ilgili, endişeli, ilgilenen, kaygılı, meşgul;
USER: ilgili, endişe, söz konusu, söz, ilgilidir
GT
GD
C
H
L
M
O
concerning
/kənˈsɜː.nɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, ilgili olarak, hakkında, konusunda, dair;
ADVERB: konusunda;
ADJECTIVE: ait;
USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, konusunda, hakkında
GT
GD
C
H
L
M
O
concerns
/kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey;
VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak;
USER: endişeleri, kaygıları, endişeler, kaygılar, endişelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
conditions
/kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum;
USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına
GT
GD
C
H
L
M
O
conduct
/kənˈdʌkt/ = NOUN: davranış, idare, hareket, yönetim, gidiş;
VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek;
USER: davranış, yapmak, yürütmek, kuralları, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
conducted
/kənˈdʌkt/ = VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek;
USER: yapılan, yürütülen, yapılmıştır, gerçekleştirilen, gerçekleştirilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
conducting
/kənˈdʌkt/ = ADJECTIVE: iletken, geçirici;
USER: iletken, yapma, yapmak, yürütülmesi, yürütmek
GT
GD
C
H
L
M
O
confidence
/ˈkɒn.fɪ.dəns/ = NOUN: güven, kendine güven, itimat, inanç, sır, sırdaşlık, inanma;
USER: güven, güveni, güvenini, güvenle, güvenin
GT
GD
C
H
L
M
O
confidential
/ˌkɒn.fɪˈden.ʃəl/ = ADJECTIVE: gizli, güvenilir, mahrem, emin, güven veren;
USER: gizli, gizlilik, gizlidir, gizli bir, güvenilir
GT
GD
C
H
L
M
O
confidentiality
/ˌkɒn.fɪ.den.ʃiˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gizlilik;
USER: gizlilik, gizliliğini, gizliliği, gizliliğinin, gizli
GT
GD
C
H
L
M
O
conflict
/ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş;
VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak;
USER: çatışma, çatışmanın, çakışma, çatışması, ihtilafı
GT
GD
C
H
L
M
O
conflicts
/ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş;
VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak;
USER: çatışmalar, çatışmaların, çatışmaları, çakışmaları, çatışma
GT
GD
C
H
L
M
O
confronted
/kənˈfrʌnt/ = VERB: karşı koymak, yüzleştirmek, karşılaştırmak, yüz yüze getirmek;
USER: karşı karşıya, karşıya, karşılaştığı, karşılaşılan, karşılaştıklarında
GT
GD
C
H
L
M
O
connected
/kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın;
USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında
GT
GD
C
H
L
M
O
consideration
/kənˌsɪd.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: bedel, önem, düşünce, düşünme, saygı, karşılık, itibar, sebep, göz önüne alma, göz önünde tutma;
USER: bedel, düşünce, önem, dikkate, göz
GT
GD
C
H
L
M
O
constant
/ˈkɒn.stənt/ = ADJECTIVE: sabit, sürekli, daimi, değişmez, durağan, sadık, ısrarlı, vefalı, sebatlı;
NOUN: konstant;
USER: sabit, sürekli, sabiti, sabit bir, sürekli bir, sürekli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
constitute
/ˈkɒn.stɪ.tjuːt/ = VERB: oluşturmak, kurmak, teşkil etmek, atamak, seçmek, yürürlüğe koymak;
USER: oluşturmak, teşkil, oluşturmaktadır, oluşturan, oluşturur
GT
GD
C
H
L
M
O
consultants
/kənˈsʌl.tənt/ = NOUN: danışman, uzman doktor, mütehassıs;
USER: danışmanları, danışmanlar, Danışmanlık, danışman, danışmanların
GT
GD
C
H
L
M
O
consumers
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri
GT
GD
C
H
L
M
O
contact
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim
GT
GD
C
H
L
M
O
contacts
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: kişiler, rehber, kişi, kişileri, iletişim bilgileri
GT
GD
C
H
L
M
O
contents
/kənˈtent/ = NOUN: içerik, içindekiler;
USER: içindekiler, içerik, içeriğini, içeriği, içerikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
context
/ˈkɒn.tekst/ = NOUN: bağlam, durum, şartlar, kaynak, sözün gelişi;
USER: bağlam, bağlamda, bağlamında, kapsamında, kapsamda
GT
GD
C
H
L
M
O
contract
/ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması;
VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak;
USER: sözleşme, sözleşmesi, sözleşmenin, kontrat, sözleşmede
GT
GD
C
H
L
M
O
contracting
/kənˈtrækt/ = VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak;
USER: sözleşme, taahhüt, müteahhitlik, yakalanma, ihale
GT
GD
C
H
L
M
O
contrary
/ˈkɒn.trə.ri/ = ADJECTIVE: ters, aksi, karşı, karşıt, muhalif, uymayan, çelişik, dik başlı, inatçı;
USER: aksi, aksine, aykırı, tersine, tam tersine
GT
GD
C
H
L
M
O
contribute
/kənˈtrɪb.juːt/ = VERB: katkıda bulunmak, katılmak, bağışta bulunmak, vermek, payı olmak, yazı vermek;
USER: katkıda bulunmak, katkıda, katkı, katkıda bulunur, katkıda bulunan
GT
GD
C
H
L
M
O
corporate
/ˈkɔː.pər.ət/ = ADJECTIVE: tüzel, toplu, şirkete ait, birleşmiş;
USER: tüzel, kurumsal, şirket, kurumlar, Corporate
GT
GD
C
H
L
M
O
correct
/kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek;
ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz;
USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi
GT
GD
C
H
L
M
O
corruption
/kəˈrʌp.ʃən/ = NOUN: bozulma, rüşvet, çürüme, rüşvetçilik, ahlaksızlık, fesat, bozma, yozlaştırma;
USER: rüşvet, bozulma, yolsuzluk, yolsuzlukla, bozulması
GT
GD
C
H
L
M
O
countries
/ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar;
USER: ülke, ülkeler, ülkeleri, ülkelerde, ülkelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
country
/ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar;
ADJECTIVE: kırsal, köy, taşra, taşraya ait;
USER: ülke, ülkenin, ülkede, ülkeye, ülkedeki
GT
GD
C
H
L
M
O
cover
/ˈkʌv.ər/ = NOUN: kapak, örtü, kap, kılıf, zarf, bahane, kuver, sığınak, paket, kaplık, av yeri;
VERB: kapatmak, örtmek, kapsamak, kaplamak, korumak, kapamak, içermek, üzerini kapatmak, yetmek;
USER: kapak, kapsayacak, kapağı, karşılamak, kapsamaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
criteria
/krīˈti(ə)rēən/ = NOUN: kriter, ölçüt, kıstas, ayırıcı özellik;
USER: kriterleri, kriterler, kriterlere, kriterlerine, kriterlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
cultural
/ˈkʌl.tʃər.əl/ = ADJECTIVE: kültürel, ziraat;
USER: kültürel, kültür, kültürel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
daily
/ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik;
ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne;
NOUN: günlük gazete, günlük yardım;
USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
damage
/ˈdæm.ɪdʒ/ = NOUN: zarar, hasar, masraf, maliyet;
VERB: zarar vermek, bozmak, hasar yapmak, hasara uğratmak, değerini düşürmek;
USER: zarar, hasar, hasarı, hasara, zararı
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
dear
/dɪər/ = ADJECTIVE: sevgili, değerli, aziz, kıymetli, pahalı;
ADVERB: pahalıya, içtenlikle, samimi olarak;
NOUN: sevilen kimse, tatlı kimse, sevimli kimse, sevilen şey;
USER: sevgili, canım, değerli, sayın, dear
GT
GD
C
H
L
M
O
decision
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının
GT
GD
C
H
L
M
O
decisions
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: kararlar, kararları, karar, kararların, kararlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
declaration
/ˌdek.ləˈreɪ.ʃən/ = NOUN: beyan, bildirim, beyanname, deklarasyon, açıklama, ifade, demeç, bildirme;
USER: beyan, beyanı, bildirimi, bildirim, bildiri
GT
GD
C
H
L
M
O
declare
/dɪˈkleər/ = VERB: bildirmek, açıklamak, beyan etmek, ilan etmek, ifade vermek, fikrini belirtmek, deklârasyon yapmak, afişe etmek;
USER: bildirmek, ilan, beyan, taahhüt ederim, beyan ederim
GT
GD
C
H
L
M
O
deem
/diːm/ = VERB: saymak, zannetmek, inanmak, farzetmek, varsaymak, dikkate almak;
USER: saymak, gördükleri, gördüğü, bulduğunuz, göreceği
GT
GD
C
H
L
M
O
defined
/diˈfīn/ = VERB: tanımlamak, belirlemek, belirtmek, tarif etmek;
USER: tanımlı, tanımlanmış, tanımlanan, tanımlanır, tanımlandığı
GT
GD
C
H
L
M
O
deliver
/dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek;
USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
delivered
/dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek;
USER: teslim, verilen, gönderiyoruz, teslim edilen
GT
GD
C
H
L
M
O
department
/dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube;
USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde
GT
GD
C
H
L
M
O
depend
/dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak;
USER: bağlı, bağlıdır, bağımlı, değişir, bağlı olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
deterioration
/dɪˈtɪə.ri.ə.reɪt/ = NOUN: bozulma, kötüye gitme, çürüklük;
USER: bozulma, bozulması, bozulmaya, bozulmasına, kötüleşme
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
difficulties
/ˈdifikəltē/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat;
USER: zorluklar, zorlukları, zorluklarla, güçlükler, zorluk
GT
GD
C
H
L
M
O
dignity
/ˈdɪɡ.nɪ.ti/ = NOUN: haysiyet, itibar, asalet, şeref, ağırbaşlılık, yücelik, yüksek makam, temkin;
USER: haysiyet, onuru, onuruna, onurunu, onurlu
GT
GD
C
H
L
M
O
dilemmas
/daɪˈlem.ə/ = NOUN: ikilem, çıkmaz, ikisi de birbirinden zor iki seçenek;
USER: ikilemler, ikilemleri, ikilemlerle, ikilemlerin, ikilemlere
GT
GD
C
H
L
M
O
directly
/daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde;
USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata
GT
GD
C
H
L
M
O
directors
/daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi;
USER: yönetim, direktörleri, yöneticileri, yönetmenleri, yönetmenler
GT
GD
C
H
L
M
O
disability
/ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur;
USER: sakatlık, engellilik, özürlülük, engelli, engeli
GT
GD
C
H
L
M
O
disclosure
/dɪˈskləʊ.ʒər/ = NOUN: ifşa, açma, açığa vurma, ortaya çıkarma, patent hakkı bildirimi, açığa çıkan şey;
USER: ifşa, açıklama, açıklanması, bilgilendirme, aydınlatma
GT
GD
C
H
L
M
O
discriminate
/disˈkriməˌnāt/ = VERB: fark gözetmek, ayırdetmek, ayrı tutmak, ayrıcalık yapmak, farklı muamele etmek, ayırt etmek;
USER: ayırdetmek, ayrımcılık, ayırt, ayrım, ayırımcılık
GT
GD
C
H
L
M
O
disguised
/dɪsˈɡaɪzd/ = ADJECTIVE: gizli, gizlenmiş, maskelenmiş;
USER: gizlenmiş, gizli, kılığında, örtülü, kılığına
GT
GD
C
H
L
M
O
disparaging
/dɪˈspær.ɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: aşağılayıcı, kötüleyici, küçümseyen, hor gören;
USER: aşağılayıcı, kötüleyici, düşürücü, küçük düşürücü, küçümseyici
GT
GD
C
H
L
M
O
diversity
/daɪˈvɜː.sɪ.ti/ = NOUN: çeşitlilik, farklılık, başkalık, cins, değişik tür;
USER: çeşitlilik, çeşitliliği, çeşitliliğin, çeşitliliğini, çeşitliliğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
document
/ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil;
VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak;
USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi
GT
GD
C
H
L
M
O
does
/dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
doubt
/daʊt/ = NOUN: şüphe, kuşku, güvensizlik, endişe, kararsızlık, tereddüd;
VERB: kuşkulanmak, şüphe etmek, emin olmamak, şüphesi olmak, kararsız olmak, güvenmemek;
USER: şüphe, şüpheliyim, şüphesiz, sanmıyorum, kuşku
GT
GD
C
H
L
M
O
down
/daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak;
PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca;
ADJECTIVE: aşağıya doğru;
VERB: indirmek;
NOUN: kuştüyü;
USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
due
/djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş;
NOUN: hak;
ADVERB: tam, doğru;
USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
duty
/ˈdjuː.ti/ = NOUN: görev, hizmet, vergi, gümrük, gümrük vergisi, ödev, yükümlülük;
USER: görev, görevi, vergisi, hizmet, duty
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
economic
/iː.kəˈnɒm.ɪk/ = ADJECTIVE: ekonomik, iktisadi, hesaplı;
USER: ekonomik, iktisadi, ekonomi
GT
GD
C
H
L
M
O
education
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim;
USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime
GT
GD
C
H
L
M
O
elements
/ˈel.ɪ.mənt/ = NOUN: öğe, eleman, element, unsur, faktör, bir parça, esas, doğa şartları, atmosferik güçler, ana unsur, küçük bir miktar;
USER: elemanları, elemanlar, öğeleri, unsurları, unsurlar
GT
GD
C
H
L
M
O
embody
/ɪmˈbɒd.i/ = VERB: somutlaştırmak, cisimleştirmek, içermek, ihtiva etmek, belirtmek, bir bütün halinde toplamak;
USER: somutlaştırmak, temsil, taşımaktadır, cisimleştirmek, embody
GT
GD
C
H
L
M
O
embrace
/ɪmˈbreɪs/ = VERB: kucaklamak, benimsemek, kapsamak, kucaklaşmak, sarmak, bağrına basmak, yakalamak, ele geçirmek, beslemek, sarmaş dolaş olmak;
NOUN: kucaklama, kucaklaşma, sarılma;
USER: kucaklamak, kucaklama, benimsemesi, kucaklamaya, kucaklayan
GT
GD
C
H
L
M
O
employed
/emˈploi/ = VERB: çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, iş vermek, meşgul etmek, harcamak;
USER: istihdam, kullanılan, çalışan, kullanılır, istihdam edilen
GT
GD
C
H
L
M
O
employee
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: işçi, çalışan, çalışanın, çalışanı, çalışanların
GT
GD
C
H
L
M
O
employees
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı
GT
GD
C
H
L
M
O
employment
/ɪmˈplɔɪ.mənt/ = NOUN: iş, hizmet, görev, çalıştırma, görevlendirme, iş verme, uğraş;
USER: iş, istihdam, istihdamın, istihdamı, istihdama
GT
GD
C
H
L
M
O
encourage
/ɪnˈkʌr.ɪdʒ/ = VERB: teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek, cesaret vermek, korumak;
USER: teşvik etmek, teşvik, öneririz, teşvik ediyoruz, davet ediyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
end
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç
GT
GD
C
H
L
M
O
ends
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: biter, bitiyor, sona erer, sona, sona erdi
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enhance
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: artırmak, geliştirmek, arttırmak, geliştirmenize
GT
GD
C
H
L
M
O
enhancement
/ɪnˈhɑːns/ = NOUN: artırma, artış, artırılma;
USER: artış, artırma, geliştirme, donanım, iyileştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
enhancing
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: artırılması, arttırmak, artırmak, geliştirme, geliştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
ensure
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
ensures
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlar, sağlayan, garanti, sağlamaktadır, garanti eder
GT
GD
C
H
L
M
O
ensuring
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlanması, sağlamak, sağlayarak, sağlayan, temin
GT
GD
C
H
L
M
O
enter
/ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak;
USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
entered
/ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak;
USER: girdi, girilen, girmiş, girdiğiniz, girilir
GT
GD
C
H
L
M
O
entities
/ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik;
USER: kuruluşlar, varlıklar, kişiler, varlıkları, kişilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
entity
/ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik;
USER: varlık, işletme, işletmenin, bir varlık, taraf
GT
GD
C
H
L
M
O
environment
/enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf;
USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında
GT
GD
C
H
L
M
O
environmental
/enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel;
USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam
GT
GD
C
H
L
M
O
equipment
/ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler;
USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım
GT
GD
C
H
L
M
O
equitable
/ˈek.wɪ.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: adil, eşitlikçi, tarafsız, adalete uygun, insaflı;
USER: adil, eşit, eşitlikçi, adil bir, adaletli
GT
GD
C
H
L
M
O
etc
/ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc
GT
GD
C
H
L
M
O
ethical
/ˈeθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: törel, ahlâki, ahlâklı, ahlâka uygun, reçete ile verilen;
USER: etik, ahlaki, etik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ethics
/ˈeθ.ɪk/ = NOUN: ahlâk, törebilim, ahlâk kuralları;
USER: ahlâk, etik, etiği, ahlak, ahlakı
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
everyone
/ˈev.ri.wʌn/ = PRONOUN: herkes, her biri;
USER: herkes, herkesin, herkese, herkesi, everyone, everyone
GT
GD
C
H
L
M
O
exemplary
/ɪɡˈzem.plə.ri/ = ADJECTIVE: örnek, ibret verici;
USER: örnek, örnek bir, örnek teşkil, örnek teşkil eden, örneksel
GT
GD
C
H
L
M
O
exists
/ɪɡˈzɪst/ = VERB: var olmak, bulunmak, yaşamak, olmak;
USER: var, bulunmaktadır, mevcut, vardır, mevcuttur
GT
GD
C
H
L
M
O
extent
/ɪkˈstent/ = NOUN: derece, kapsam, ölçü, boyut, uzunluk, genişlik, alan, yükseklik;
USER: derece, kapsam, ölçüde, dereceye, oranda
GT
GD
C
H
L
M
O
external
/ɪkˈstɜː.nəl/ = ADJECTIVE: dış, harici, dışarıdan gelen, yabancı ülkelerle olan;
USER: dış, harici, harici bir, dışsal, eksternal
GT
GD
C
H
L
M
O
face
/feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır;
VERB: yüzleşmek, bakmak;
USER: yüz, yüzü, karşısında, yüze, yüzünü
GT
GD
C
H
L
M
O
facilities
/fəˈsɪl.ɪ.ti/ = NOUN: tesisler, kolaylıklar, imkânlar;
USER: tesisler, imkanları, tesisleri, olanakları, imkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
fashion
/ˈfæʃ.ən/ = NOUN: moda, tarz, biçim, adet, üslup, kılık kıyafet, dış görünüş, yüksek tabaka;
VERB: biçimlendirmek, yapmak, uydurmak;
USER: moda, şekilde, fashion
GT
GD
C
H
L
M
O
favouritism
/ˈfeɪ.vər.ɪ.tɪ.zəm/ = NOUN: iltimas, taraf tutma, adam kayırma;
USER: iltimas, kayırma, kayırmacılık, favouritism, adam kayırma
GT
GD
C
H
L
M
O
fields
/fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı;
VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak;
USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların
GT
GD
C
H
L
M
O
finance
/ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak;
NOUN: maliye, mali durum, para durumu;
USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans
GT
GD
C
H
L
M
O
financial
/faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal;
USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
forefront
/ˈfɔː.frʌnt/ = NOUN: ön taraf, ön plan, ön saf;
USER: ön planda, ön plana, ön, planda, plana
GT
GD
C
H
L
M
O
forms
/fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
foster
/ˈfɒs.tər/ = VERB: beslemek, teşvik etmek, büyütmek, bakmak, gayretlendirmek;
USER: teşvik etmek, beslemek, teşvik, geliştirmek, desteklemek
GT
GD
C
H
L
M
O
four
/fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü;
USER: dört, dört adet, dört adet
GT
GD
C
H
L
M
O
framework
/ˈfreɪm.wɜːk/ = NOUN: yapı, çatı, iskelet, sistem, kadro;
USER: yapı, çatı, iskelet, çerçeve, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
french
/frentʃ/ = ADJECTIVE: Fransız, Fransızca ile ilgili, Fransa ile ilgili;
NOUN: Fransızca, Fransız, Fransızlar;
USER: Fransız, Fransızca, french, Fransa, fransizca
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
full
/fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son;
NOUN: doluluk, dolu şey, son had;
VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek;
USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam
GT
GD
C
H
L
M
O
fundamental
/ˌfəndəˈmentl/ = ADJECTIVE: temel, ana, esas;
USER: temel, temel bir, köklü, ana, esas
GT
GD
C
H
L
M
O
gender
/ˈdʒen.dər/ = NOUN: cinsiyet, cins, isim cinsi;
USER: cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyete, cinsiyeti, cins
GT
GD
C
H
L
M
O
gift
/ɡɪft/ = NOUN: hediye, armağan, yetenek, bağış, hibe, Allah vergisi, kabiliyet, doğuştan yetenek;
USER: hediye, Gift, hediyelik, hediyesi, bir hediye
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
gives
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
global
/ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde;
USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
govern
/ˈɡʌv.ən/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak;
USER: yönetmek, yöneten, idare, yönetme, hükümet
GT
GD
C
H
L
M
O
governing
/ˈɡʌv.ən.ɪŋ/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak;
USER: yöneten, yönetim, düzenleyen, ilişkin, iktidar
GT
GD
C
H
L
M
O
grant
/ɡrɑːnt/ = VERB: vermek, kabul etmek, bağışlamak, burs vermek, nasip etmek, onaylamak;
NOUN: hibe, bağış, burs, ödenek, imtiyaz, nasip, devir, feragatname;
USER: vermek, hibe, izni, verme, hakkı
GT
GD
C
H
L
M
O
great
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: büyük, mükemmel, iyi, önemli, çok iyi, muazzam, ulu, ünlü, hevesli;
USER: büyük, harika, büyük bir, harika bir, great, great
GT
GD
C
H
L
M
O
grounds
/ɡraʊnd/ = NOUN: tortu;
USER: gerekçesiyle, zemin, zeminler, grounds, alanları
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
growth
/ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki;
USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
guardians
/ˈɡɑː.di.ən/ = NOUN: koruyucu, vasi, veli, gardiyan, muhafız;
USER: veliler, velileriyle, bekçileri, gardiyanlar, velisi
GT
GD
C
H
L
M
O
guide
/ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek;
VERB: yönlendirmek, yol göstermek, rehberlik etmek, önderlik etmek, öncülük etmek, sevketmek, götürmek, idare etmek;
USER: rehberlik, yol, rehber, kılavuzu, kılavuzluk
GT
GD
C
H
L
M
O
handle
/ˈhæn.dəl/ = VERB: işlemek, ele almak, kullanmak, dokunmak, ellemek, üstesinden gelmek, başa çıkmak, idare etmek;
NOUN: sap, kol, kulp, tutacak;
USER: işlemek, ele, idare, işleyebilir, kolu
GT
GD
C
H
L
M
O
harmful
/ˈhɑːm.fəl/ = ADJECTIVE: zararlı, kötü, muzır;
USER: zararlı, zarar, zararlıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hazard
/ˈhæz.əd/ = NOUN: tehlike, risk, şans, kumar, topu deliğe sokan vuruş;
VERB: tehlikeye atmak, riske sokmak, riske girmek, tehlikeye maruz kalmak, söylemek;
USER: tehlike, tehlikesi, risk, tehlikeli, dörtlü
GT
GD
C
H
L
M
O
health
/helθ/ = NOUN: sağlık, sağlık durumu, sıhhat, afiyet;
ADJECTIVE: sağlık;
USER: sağlık, sağlığı, sağlığını, sağlığına, sağlığına
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
her
/hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine;
USER: onu, onun, ona, kendi, onunla
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
hold
/həʊld/ = VERB: tutmak, almak, barındırmak, alıkoymak, çekmek, dayanmak, durmak, kavramak;
NOUN: tutma, tutunma, durdurma, ambar;
USER: tutmak, tutun, basılı tutun, sahip, tutma, tutma
GT
GD
C
H
L
M
O
honest
/ˈɒn.ɪst/ = ADJECTIVE: dürüst, namuslu, doğru, içten, hilesiz, açık sözlü, saf, açık yürekli, katışıksız;
USER: dürüst, dürüst bir, honest, namuslu
GT
GD
C
H
L
M
O
hours
/aʊər/ = NOUN: mesai saatleri;
USER: saat, sonrası, saatler, saatleri, saati, saati
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
image
/ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer;
USER: görüntü, dosyasını, resim, image, resmi
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
implement
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım;
USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata
GT
GD
C
H
L
M
O
implementation
/ˈɪm.plɪ.ment/ = NOUN: uygulama, yerine getirme;
USER: uygulama, uygulanması, uygulaması, uygulanmasını, uygulanmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
implemented
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
USER: uygulanan, uygulamaya, hayata, uygulanmaktadır, uygulanması
GT
GD
C
H
L
M
O
implementing
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
USER: uygulanması, uygulama, uygulamaya, uygulanmasında, uygulamak
GT
GD
C
H
L
M
O
implements
/ˈɪm.plɪ.ment/ = NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım;
USER: uygular, uygulayan, uygulamaktadır, gerçekleştirir
GT
GD
C
H
L
M
O
importance
/ɪmˈpɔː.təns/ = NOUN: önem, ehemmiyet, itibar, kibir, saygınlık;
USER: önem, önemi, önemini, önemli, öneme, öneme
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
incomplete
/ˌɪn.kəmˈpliːt/ = ADJECTIVE: eksik, tamamlanmamış, bitmemiş, kusurlu;
USER: eksik, tamamlanmamış, eksiktir, yetersiz, tamamlanmamış bir
GT
GD
C
H
L
M
O
incorporate
/-ˈkôrp(ə)rit/ = VERB: dahil etmek, birleştirmek, katmak, birleşmek, anonimleşmek;
ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış;
USER: birleştirmek, dahil, içermektedir, dahil etmek, katmak
GT
GD
C
H
L
M
O
incorporated
/inˈkôrpəˌrātid/ = ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış;
USER: anonim, birleşmiş, dahil, kurulmuştur, kurulmuş
GT
GD
C
H
L
M
O
incur
/ɪnˈkɜːr/ = VERB: uğramak, girmek, yaratmak, maruz kalmak, yakalanmak, tutulmak;
USER: uğramak, tabi, tabidir, maruz, tahakkuk
GT
GD
C
H
L
M
O
indirectly
/ˌɪn.daɪˈrekt/ = ADVERB: dolaylı olarak, endirekt olarak, dolambaçlı biçimde;
USER: dolaylı olarak, dolaylı, da dolaylı, dolaylı yoldan, da dolaylı olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
individual
/ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına;
NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin
GT
GD
C
H
L
M
O
individuals
/ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
industrial
/ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri;
NOUN: sanayici;
USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai
GT
GD
C
H
L
M
O
inform
/ɪnˈfɔːm/ = VERB: bildirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, haber vermek, ihbar etmek;
USER: bildirmek, bilgi, bilgilendirmek, hakkında bilgi, bilgi ver
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
initiating
/ɪˈnɪʃ.i.eɪt/ = VERB: başlatmak, göstermek, üyeliğe kabul etmek, önayak olmak, öğretmek, sunmak;
USER: başlatılması, başlatmak, başlatma, başlatan, başlatarak
GT
GD
C
H
L
M
O
insider
/ɪnˈsaɪ.dər/ = NOUN: içerideki, içyüzünü bilen kimse, üye;
USER: içerideki, içeriden, insider, içerden, içsel
GT
GD
C
H
L
M
O
insofar
= ADVERB: uzak, uzakta, uzağa;
USER: ölçüde, sürece, kadarıyla, ölçüsünde,
GT
GD
C
H
L
M
O
inspection
/ɪnˈspek.ʃən/ = NOUN: muayene, kontrol, teftiş, denetleme, yoklama;
USER: muayene, denetim, denetlenmesine, kontrol, inceleme
GT
GD
C
H
L
M
O
inspires
/ɪnˈspaɪər/ = VERB: ilham vermek, aşılamak, esinlemek, uyandırmak, canlandırmak, telkin etmek, yaymak, içine çekmek, sebep olmak, soluk almak;
USER: ilham, ilham veriyor, ilham verir, ilham veren, ilham kaynağı
GT
GD
C
H
L
M
O
instance
/ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek;
USER: örnek, örneği, örneğin, örneğini, örneğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
instil
/ɪnˈstɪl/ = VERB: aşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, sokmak, işlemek;
USER: aşılamak, telkin, damla damla akıtmak, damlatmak, sokmak
GT
GD
C
H
L
M
O
institutional
/ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: kurumsal, geleneksel;
USER: kurumsal, kurum, kurumsal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
institutions
/ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme;
USER: kurumlar, kurumları, kurum, kurumların, kurumlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
intangible
/inˈtanjəbəl/ = ADJECTIVE: maddi olmayan, soyut, manevi, elle tutulmaz, anlaşılmaz;
NOUN: manevi değer, maddi olmayan aktif;
USER: maddi olmayan, maddi olmayan duran, olmayan duran, soyut, maddi
GT
GD
C
H
L
M
O
integrity
/ɪnˈteɡ.rə.ti/ = NOUN: bütünlük, dürüstlük, doğruluk, sağlamlık, tamamlık, istikamet;
USER: bütünlük, dürüstlük, bütünlüğü, bütünlüğünü, bütünlüğünün
GT
GD
C
H
L
M
O
intellectual
/ˌintlˈekCHo͞oəl/ = NOUN: entellektüel, aydın, aydın kimse;
ADJECTIVE: entellektüel, zihinsel, aydın, zeki;
USER: entellektüel, zihinsel, fikri, entelektüel, düşünsel
GT
GD
C
H
L
M
O
intended
/ɪnˈten.dɪd/ = ADJECTIVE: istenilen, yönelik, tasarlanmış, kasıtlı, müstakbel, kasti, nişanlı;
USER: yönelik, tasarlanmıştır, amaçlanan, amaçlanmaktadır, tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
interest
/ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey;
VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek;
USER: ilgi, faiz, çıkar, İlgilendiğini, Çevrede
GT
GD
C
H
L
M
O
interests
/ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey;
VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek;
USER: ilgi, çıkarları, çıkarlarını, ilgi Alanları, çıkarlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
intermediaries
/ˌintərˈmēdēˌerē/ = USER: aracılar, aracı, aracılık, aracıların, aracıları
GT
GD
C
H
L
M
O
intermediary
/ˌintərˈmēdēˌerē/ = NOUN: aracı, arabulucu;
ADJECTIVE: ara, orta, arabuluculuk eden;
USER: aracı, aracılık, ara, arabulucu, arac
GT
GD
C
H
L
M
O
internal
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir;
NOUN: yaradılış, doğa;
USER: iç, dahili, içsel, içi, internal
GT
GD
C
H
L
M
O
internally
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADVERB: içten;
USER: içten, dahili, dahili olarak, iç, içsel
GT
GD
C
H
L
M
O
intervention
/ˌɪn.təˈviːn/ = NOUN: müdahale, aracılık, karışma, araya girme, geçme, arada olma, nüfuzunu kullanma;
USER: müdahale, müdahalesi, girişim, müdahalenin, araya
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
introduction
/ˌɪn.trəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: giriş, tanıtım, başlangıç, tanıtma, takdim, önsöz, tanıştırma, getirme;
USER: giriş, tanıtımı, tanıtım, Introduction, tanıtılması
GT
GD
C
H
L
M
O
investments
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
investors
/ɪnˈves.tər/ = NOUN: yatırımcı, sermayedar;
USER: yatırımcılar, yatırımcıların, yatırımcılara, yatırımcı, yatırımcıları
GT
GD
C
H
L
M
O
invitation
/ˌɪn.vɪˈteɪ.ʃən/ = NOUN: davet, davetiye, çağrı;
USER: davet, davetiye, daveti, davetiyesi, davetini
GT
GD
C
H
L
M
O
invoke
/ɪnˈvəʊk/ = VERB: çağırmak, yakarmak, hatırlatmak, dua etmek, yalvarmak, yardım istemek;
USER: çağırmak, invoke, çağırma, yakarmak, çağırabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
involve
/ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak;
USER: dahil, içeren, içerir, içermektedir, içerecektir, içerecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
involved
/ɪnˈvɒlvd/ = ADJECTIVE: ilgili, karışmış, ilişkili, kapsayan, bulaşmış, karışık, dalmış, kapılmış;
USER: ilgili, dahil, yer, katılan, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
irrespective
/ˌiriˈspektiv/ = USER: ne olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, olursa olsun, bağımsız olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
job
/dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat;
ADJECTIVE: iş;
VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek;
USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş
GT
GD
C
H
L
M
O
judgement
/ˈdʒʌdʒ.mənt/ = NOUN: karar, yargı, hüküm, yargılama, muhakeme, düşünce, sağduyu, kanı, tahmin;
USER: karar, yargı, kararı, kararın, tarihli karar
GT
GD
C
H
L
M
O
justified
/ˈdʒʌs.tɪ.faɪd/ = VERB: haklı göstermek, haklı çıkarmak, doğrulamak, aklamak, savunmak, düzeltmek, hak vermek, ayarlamak, satır uzunluğunu ayarlamak;
USER: haklı, gerekçeli, yaslanmış, haklı bir, gerekçelendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
key
/kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi;
ADJECTIVE: kilit, ana;
VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak;
USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit
GT
GD
C
H
L
M
O
kind
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli;
USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
laid
/leɪd/ = VERB: koymak, hazırlamak, kurmak, yerleştirmek, sermek, yatmak, yüklemek, sunmak, yumurtlamak, sevişmek, bahse girmek, ileri sürmek, dinmek;
USER: koydu, belirtilen, atılmıştır, belirlenen, düzenlendiği
GT
GD
C
H
L
M
O
languages
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dilleri, dillerde, diller, dilde
GT
GD
C
H
L
M
O
laws
/lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm;
USER: yasaları, yasalar, kanunlar, yasalara, yasa
GT
GD
C
H
L
M
O
learned
/ˈlɜː.nɪd/ = ADJECTIVE: bilgili, bilgin, bilge, alim;
USER: öğrendim, öğrenilen, öğrendi, öğrenmiş, öğrenildi, öğrenildi
GT
GD
C
H
L
M
O
legal
/ˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, kanuni, adli, resmi;
USER: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, yasal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
liability
/ˌlīəˈbilətē/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, borç, mesuliyet, eğilim;
USER: sorumluluk, yükümlülük, yükümlülüğü, sorumluluğu, yükümlülüğün
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
line
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi;
VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak;
USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
loyal
/ˈlɔɪ.əl/ = ADJECTIVE: sadık, vefalı;
USER: sadık, sadık bir, vefalı
GT
GD
C
H
L
M
O
machines
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
madam
/ˈmæd.əm/ = NOUN: bayan, madam, genelev patronu;
USER: madam, bayan, hanımefendi, Yetkili, Sayın
GT
GD
C
H
L
M
O
made
/meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili;
USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
maintain
/meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek;
USER: korumak, sağlamak, sürdürmek, muhafaza, bakımı
GT
GD
C
H
L
M
O
maintained
/mānˈtān/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek;
USER: devam, korunur, muhafaza, yapılmaktadır, hakimiyet
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
manager
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
managers
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
measures
/ˈmeʒ.ər/ = NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin;
USER: önlemler, tedbirler, önlemleri, tedbirleri, önlemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
media
/ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın;
USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın
GT
GD
C
H
L
M
O
meeting
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya
GT
GD
C
H
L
M
O
member
/ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ;
USER: üye, üyenin, üyesinin, üyesi, üye ol
GT
GD
C
H
L
M
O
members
/ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ;
USER: üye, üyeleri, üyelerinin, üyesi, üyeler
GT
GD
C
H
L
M
O
misappropriation
= NOUN: güveni kötüye kullanma, emanete hıyanet, suistimal;
USER: güveni kötüye kullanma, kötüye, güveni kötüye, hukuka aykırılık, kötüye kullanımı,
GT
GD
C
H
L
M
O
mobility
/məʊˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: hareketlilik, değişkenlik, akışkanlık;
USER: hareketlilik, mobilite, hareketliliği, hareket, hareketliliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
moral
/ˈmɒr.əl/ = ADJECTIVE: manevi, ahlâki, törel, dürüst, ahlâklı;
NOUN: kıssadan hisse, ahlâk dersi, medeni cesaret;
USER: manevi, ahlaki, ahlak, moral, ahlaki bir
GT
GD
C
H
L
M
O
moreover
/môrˈōvər/ = ADVERB: dahası, üstelik, bundan başka, diğer taraftan, bir de;
USER: dahası, üstelik, Ayrıca, Bunun, Bununla
GT
GD
C
H
L
M
O
must
/mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil;
ADJECTIVE: kızmış;
VERB: -meli;
USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
national
/ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli;
NOUN: vatandaş, yurttaş;
USER: ulusal, National, milli, ulusal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
nations
/ˈneɪ.ʃən/ = NOUN: ulus, millet;
USER: uluslar, ulusların, ülkelerin, ülkeler, ülke
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
naturally
/ˈnætʃ.ər.əl.i/ = ADVERB: doğal olarak, elbette, doğuştan;
USER: doğal olarak, doğal, doğal bir, elbette, elbette
GT
GD
C
H
L
M
O
necessary
/ˈnes.ə.ser.i/ = ADJECTIVE: gerekli, gereken, zorunlu, lazım;
NOUN: gereken şey, lazım olan şey;
USER: gerekli, gereklidir, gereken, gerekirse, gerekir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
negative
/ˈneɡ.ə.tɪv/ = NOUN: negatif, eksi, olumsuzluk, red, olumsuz cevap, ret;
ADJECTIVE: negatif, olumsuz, eksi, ters, zıt;
VERB: etkisiz hale getirmek, olumsuz cevap vermek, reddetmek;
USER: negatif, olumsuz, olumsuz bir, eksi, negatif bir
GT
GD
C
H
L
M
O
negotiators
/nɪˈɡəʊ.ʃi.eɪ.tər/ = NOUN: müzakere, görüşme, anlaşmaya varma, paraya çevirme, ciro etme, aşma
GT
GD
C
H
L
M
O
network
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
noncommercial
= USER: ticari olmayan, ticari olmayan bir, gayri ticari, ticari amaç gütmeyen,
GT
GD
C
H
L
M
O
nor
/nɔːr/ = CONJUNCTION: ne de, ne, de değil;
USER: ne de, ne, veya, ya
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
objective
/əbˈdʒek.tɪv/ = NOUN: objektif, amaç, hedef, nesne, mercek, erek, ismin -i hali;
ADJECTIVE: objektif, nesnel, tarafsız, hedeflenen, amaçlanan;
USER: nesnel, objektif, amaç, amacı, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
obtain
/əbˈteɪn/ = VERB: edinmek, elde etmek, sağlamak, kazanmak, bulmak, varlığını sürdürmek, süregelmek, geçerli olmak, var olmak;
USER: elde etmek, elde, almak, edinmek, edinin
GT
GD
C
H
L
M
O
occasional
/əˈkeɪ.ʒən.əl/ = ADJECTIVE: nadiren, ara sıra olan, fırsat düştükçe yapılan;
USER: nadiren, ara sıra, zaman zaman, arada, zaman
GT
GD
C
H
L
M
O
occupational
/ˌɒk.jəˈpeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: iş, meslekle ilgili, meşguliyetle yapılan;
USER: iş, mesleki, meslek, mesleksel, uğraşı
GT
GD
C
H
L
M
O
october
/ɒkˈtəʊ.bər/ = NOUN: Ekim
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offer
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum;
VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak;
USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
officers
/ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru;
VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak;
USER: memurları, görevlileri, subay, memuru, memurlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
officials
/əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur;
USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
operates
/ˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: çalıştırmak, işletmek, çalışmak, kullanmak, işlemek, ameliyat etmek, etkilemek, etki etmek, borsada işlem yapmak, spekülasyon yapmak;
USER: faaliyet, çalışır, faaliyet göstermektedir, çalışan, faaliyet gösteren
GT
GD
C
H
L
M
O
opinion
/əˈpɪn.jən/ = NOUN: görüş, fikir, düşünce, kanaat, kanı, inanç, önemseme, takdir;
USER: görüş, görüşü, fikir, düşünce, kanaat
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
order
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni
GT
GD
C
H
L
M
O
orders
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri
GT
GD
C
H
L
M
O
origin
/ˈɒr.ɪ.dʒɪn/ = NOUN: menşe, köken, başlangıç, kaynak, başlangıç noktası, asıl, kök, nereden, doğuş;
USER: köken, menşe, kökenli, kökeni, menşeli
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
outside
/ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen;
PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka;
NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi;
ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok;
USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
paid
/peɪd/ = ADJECTIVE: ödenmiş, ücretli, paralı, maaşlı;
USER: ücretli, ödenmiş, ödenen, ödeme, ödenir
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
particular
/pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı;
NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler;
USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
parties
/ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk;
USER: partiler, taraflar, parti, partileri, tarafların
GT
GD
C
H
L
M
O
partners
/ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam;
VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak
GT
GD
C
H
L
M
O
party
/ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk;
USER: parti, taraf, partisi, partinin, şahıs
GT
GD
C
H
L
M
O
payment
/ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf;
USER: ödeme, kredi, ödemesi, ödemeleri, ödenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
payments
/ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf;
USER: ödemeler, ödemeleri, ödeme, ödemelerin, ödemelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
permanent
/ˈpɜː.mə.nənt/ = ADJECTIVE: kalıcı, sürekli, daimi, sabit, devamlı, değişmez, baki;
USER: kalıcı, sürekli, daimi, kalıcı bir, sabit
GT
GD
C
H
L
M
O
person
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı
GT
GD
C
H
L
M
O
personal
/ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik;
NOUN: kişisel ilanlar sayfası;
USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi
GT
GD
C
H
L
M
O
persons
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişi sayısı, kişiler, kişilerin, kişilik
GT
GD
C
H
L
M
O
pertaining
/pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak;
USER: ilgili, ilişkin, ait, dair
GT
GD
C
H
L
M
O
pertains
/pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak;
USER: ilgilidir, ile ilgilidir, geçerlidir, ilişkindir
GT
GD
C
H
L
M
O
placed
/pleɪs/ = VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, yerleştirilmiş, yerleştirilir, yerleştirilen, yerleştirilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
places
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak;
USER: yerler, yerlerde, yerleri, yer, yerlerden
GT
GD
C
H
L
M
O
plans
/plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet;
VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek;
USER: planları, planlar, planlarını, planlarının, plan, plan
GT
GD
C
H
L
M
O
policy
/ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi;
USER: politika, politikası, politikasının, ilke, politikasına
GT
GD
C
H
L
M
O
political
/pəˈlɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: siyasi, politik, siyasal, devlet, hükümet;
USER: siyasi, politik, siyasal, siyaset, siyasî
GT
GD
C
H
L
M
O
positive
/ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece;
ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam;
USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı
GT
GD
C
H
L
M
O
possession
/pəˈzeʃ.ən/ = NOUN: mülk, iyelik, sahiplik, tasarruf, sahibi olma, varlık, cinnet, hakim olma, cin çarpması, mülk edinme, sahip olunan şey, kafayı takma, saplantı;
USER: mülk, iyelik, oynama, oynama oranında, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
possible
/ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun;
NOUN: rekor;
USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan
GT
GD
C
H
L
M
O
practice
/ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman, eğitim, alışkanlık, ısınma, teknik, usul, hile;
VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak, yapmak, alıştırma yapmak, etmek, alışkanlık haline getirmek, gerçekleştirmek, dolap çevirmek, deneyim kazanmak, entrika çevirmek, uygulmak, adet edinmek;
USER: uygulama, pratik, uygulamada, pratikte, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
practices
/ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman;
VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulamaların, uygulamalarını, uygulamalarının
GT
GD
C
H
L
M
O
preamble
/ˈpriː.æm.bl̩/ = NOUN: başlangıç, giriş, önsöz;
USER: önsöz, giriş, başlangıç, önsözünde, giriş bölümünde
GT
GD
C
H
L
M
O
preference
/ˈpref.ər.əns/ = NOUN: tercih, öncelik, tercih hakkı, yeğleme, yeğ tutma, rüçhan hakkı, imtiyazlı hisse senedi;
USER: tercih, tercihi, tercihinize, tercihinizi, tercihini
GT
GD
C
H
L
M
O
preservation
/ˌprez.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: koruma, muhafaza, saklama, korunma, konserve yapma;
USER: koruma, korunması, muhafaza, korunmasına, korunmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
preserve
/prɪˈzɜːv/ = VERB: korumak, muhafaza etmek, konserve yapmak;
NOUN: konserve, reçel;
USER: korumak, muhafaza, korunması, korumaya, koruma
GT
GD
C
H
L
M
O
prevention
/prɪˈven.ʃən/ = NOUN: önleme, korunma, engelleme, önlem, önleyici tedbir;
USER: önleme, önlenmesi, korunma, önlenmesinde, önleyici
GT
GD
C
H
L
M
O
primary
/ˈpraɪ.mə.ri/ = ADJECTIVE: birincil, temel, ana, ilk, birinci, başlıca, birinci derecede, baş, en başta gelen;
NOUN: ana renk, uçucu kanat tüyü;
USER: birincil, primer, temel, ana, ilköğretim
GT
GD
C
H
L
M
O
principle
/ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilke, prensip, esas, ana, kaide, kaynak, köken, tamamlayıcı unsur;
USER: ilke, prensip, ilkesi, prensibi, ilkesine
GT
GD
C
H
L
M
O
principles
/ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilkeler;
USER: ilkeler, ilkeleri, prensipleri, ilkelerine, ilkelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
prior
/praɪər/ = ADJECTIVE: önce, önceki, öncelikli, eski, sabık, kıdemli;
NOUN: manastır başrahibi, dini kuruluş yetkilisi, tarikat ileri geleni;
USER: önce, önceki, önceden, öncesinde, öncesi, öncesi
GT
GD
C
H
L
M
O
priority
/praɪˈɒr.ɪ.ti/ = NOUN: öncelik, rüçhan hakkı, kıdem;
USER: öncelik, öncelikli, önceliği, önceliğe, önceliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
private
/ˈpraɪ.vət/ = ADJECTIVE: özel, gizli, kişisel, şahsi, müstakil, kişiye özel, mahrem, yalnız, has, halka kapalı;
NOUN: er;
USER: özel, özel bir, özel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
procedure
/prəˈsiː.dʒər/ = NOUN: prosedür, işlem, usul, yöntem, muamele, yargılama yöntemi;
USER: prosedür, işlem, prosedürü, yordamı, yordam
GT
GD
C
H
L
M
O
procedures
/prəˈsiː.dʒər/ = NOUN: prosedür, işlem, usul, yöntem, muamele, yargılama yöntemi;
USER: prosedürler, prosedürleri, işlemleri, işlemler, yordamlar
GT
GD
C
H
L
M
O
process
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde
GT
GD
C
H
L
M
O
processes
/ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
professional
/prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse;
ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan;
USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek
GT
GD
C
H
L
M
O
professions
/prəˈfeʃ.ən/ = NOUN: meslek, iş, uğraş, uzmanlık alanı, sanat, uğraşı, inancın açıklanması, açıklama, beyan, yemin, kelime-i şahadet;
USER: meslekler, meslek, meslekleri, mesleklerden, mesleklerde
GT
GD
C
H
L
M
O
projects
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
promote
/prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek;
USER: desteklemek, teşvik, tanıtmak, geliştirmek, teşvik etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
promoting
/prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek;
USER: teşvik, tanıtımı, teşvik etmek, geliştirmek, teşvik edilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
promotion
/prəˈməʊ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, terfi, yükselme, yükseltme, tanıtma, artırma, reklâm, sınıf geçme, rütbe, kurma, mevki, piyonun vezir olması;
USER: tanıtım, promosyon, tanıtımı, teşvik, yükselme
GT
GD
C
H
L
M
O
proper
/ˈprɒp.ər/ = ADJECTIVE: uygun, doğru, özel, tam, doğru dürüst, yerinde, münasip, adamakıllı, iyice, gerçek, terbiyeli;
USER: uygun, doğru, düzgün, uygun bir, düzgün bir, düzgün bir
GT
GD
C
H
L
M
O
property
/ˈprɒp.ə.ti/ = ADJECTIVE: geçirmez, dayanıklı, emin;
NOUN: kanıt, ispat, prova, delil, kanıtlama, deneme, sağlama, senet, alkol derecesi, ispat etme;
VERB: dayanıklı hale getirmek, geçirmez biçimde yapmak;
USER: özellik, mal, mülk, özelliği, İşletme
GT
GD
C
H
L
M
O
proportional
/prəˈpɔː.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: orantılı, nispi, oranlı, uygun, orana göre;
NOUN: orantılı miktar, orantılı sayı;
USER: orantılı, oransal, orantılıdır, orantısal, nispi
GT
GD
C
H
L
M
O
proselytizing
/ˈprɒs.əl.ɪ.taɪz/ = VERB: kendi dinine çevirmek, dinini yaymak, din propagandası yapmak;
USER: misyonerlik, kendi dinine davet etme, din propagandası, yaymakla, din propagandasıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
prospective
/prəˈspek.tɪv/ = ADJECTIVE: muhtemel, olası, müstakbel, gelecekteki;
USER: muhtemel, prospektif, potansiyel, olası, ileriye dönük
GT
GD
C
H
L
M
O
prosperity
/prɒsˈper.ɪ.ti/ = NOUN: refah, zenginlik, gönenç, bolluk, başarı;
USER: refah, refahı, refahın, refaha, zenginlik
GT
GD
C
H
L
M
O
protect
/prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak;
USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
protected
/prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak;
USER: korumalı, korunmaktadır, korunan, koruma, korumalıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
protecting
/prəˈtekt/ = ADJECTIVE: koruyucu;
NOUN: sahip çıkma;
USER: koruyucu, korumak, koruma, korunması, koruyan
GT
GD
C
H
L
M
O
protection
/prəˈtek.ʃən/ = NOUN: koruma, korunma, muhafaza, himaye, önlem, tedbir, kayırma, haraç;
USER: koruma, koruması, korunması, korunma, koruyucu
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
provided
/prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan
GT
GD
C
H
L
M
O
provisions
/prəˈvɪʒ.ən/ = NOUN: karşılık, erzak, malzeme, yedek akçe, yiyecek içecek;
USER: karşılık, hükümleri, hükümlerine, hükümler, hükümlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
public
/ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar;
ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli;
USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
purchasing
/ˈpərCHəs/ = NOUN: satın alma;
USER: satın alma, satın, alım, satın almak, satınalma
GT
GD
C
H
L
M
O
quai
GT
GD
C
H
L
M
O
qualities
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: nitelikleri, yetenekler, özellikleri, kalitesi, niteliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
questions
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara
GT
GD
C
H
L
M
O
racial
/ˈreɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: ırksal, ırk;
USER: ırk, ırksal, ırkçı, Irk, Irksal
GT
GD
C
H
L
M
O
raising
/rāz/ = NOUN: kaldırma, yükselen, kabartma;
USER: kaldırma, yükselterek, yetiştirme, yükseltilmesi, yükseltmek
GT
GD
C
H
L
M
O
rank
/ræŋk/ = NOUN: rütbe, sıra, derece, sınıf, aşama, dizi, saf, tabaka;
VERB: sayılmak;
ADJECTIVE: tam, kokuşmuş, kaba;
USER: rütbe, sıralaması, Değerlendiren, sıralayınız, sıralamak
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
reason
/ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон;
VERB: расуђивати, промислити;
USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
reasons
/ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf;
VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak;
USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
reasserts
/ˌriː.əˈsɜːt/ = VERB: tekrar savunmak, yeniden ileri sürmek, tekrar otorite kullanmak;
USER: yeniden ortaya koyar, şekilde yeniden ortaya koyar, olduÄ unu yeniden, de teyit ediyor, olduÄ unu yeniden gösterebilir,
GT
GD
C
H
L
M
O
rebate
/ˈriː.beɪt/ = NOUN: indirim, iade, para iadesi;
USER: indirim, iadesi, indirimi, vergi iadesi, iadesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
rebates
/ˈriː.beɪt/ = NOUN: indirim, iade, para iadesi;
USER: indirimler, indirim, iadeleri, iadesi, indirimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
received
/rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer;
USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
recourse
/rɪˈkɔːs/ = USER: başvuru, rücu, müracaat, başvurma, başvurmadan
GT
GD
C
H
L
M
O
recruit
/rɪˈkruːt/ = NOUN: acemi, acemi er, acemi asker, yeni üye;
VERB: toplamak, askere almak, silâh altına almak, kuvvetlendirmek, iyileşmek, iyileştirmek;
USER: acemi, işe, askere, içgöçer, recruit
GT
GD
C
H
L
M
O
reduce
/rɪˈdjuːs/ = VERB: azaltmak, düşürmek, küçültmek, indirmek, indirgemek, kısaltmak, kısmak, kırmak, eritmek, eksiltmek, dönüştürmek, inceltmek, zayıflatmak, bölmek, alçaltmak, haline getirmek, sarsmak, ergitmek, ayırmak, mecbur etmek, zorunda bırakmak, özetlemek, sadeleştirmek, yerine oturtmak, zayıflamak;
USER: azaltmak, azaltır, azaltmaya, azaltabilir, azaltılması
GT
GD
C
H
L
M
O
reference
/ˈref.ər.əns/ = NOUN: referans, gönderme, ilgi, başvurma, havale, belge, ima, ilişki;
ADJECTIVE: referans, örnek, karşılaştırma;
VERB: kaynakçayı işaretlemek;
USER: referans, referansı, başvuru, başvurusu, gönderme, gönderme
GT
GD
C
H
L
M
O
refers
/rɪˈfɜːr/ = VERB: başvurmak, değinmek, bakmak, bahsetmek, göndermek, kastetmek, sevketmek, atfetmek, yararlanmak, ait olmak, ilgili olmak, ima etmek, ait saymak;
USER: ifade eder, eder, anlamına gelir, gelir, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
regarding
/rɪˈɡɑː.dɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, konusunda, hakkında, dair, gelince, nazaran;
USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, hakkında, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
regardless
/rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen;
ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız;
USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
regular
/ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: düzenli, normal, olağan, düzgün, sıradan, devamlı, muntazam, kurallı, kadrolu, değişmez;
NOUN: müdavim, gedikli;
USER: düzenli, normal, düzenli olarak, düzenli bir, normal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
regulations
/ˌreɡ.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: yönetmelik, yasalar, mevzuat, kurallar, tüzük, nizamname;
USER: yönetmelik, düzenlemeler, düzenlemelere, düzenlemeleri, yönetmeliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
relate
/rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak;
USER: ilgili, ilgilidir, ilişki, ilişkili, ilişkilendirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
relates
/rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak;
USER: ilgili, ilgilidir, ilişkindir, ile ilgilidir, ilişkili
GT
GD
C
H
L
M
O
relations
/rɪˈleɪ.ʃən/ = NOUN: aile;
USER: ilişkileri, ilişkiler, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişkilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
relationships
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişkiler, ilişkileri, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişki
GT
GD
C
H
L
M
O
relatives
/ˈrel.ə.tɪv/ = NOUN: akraba, yakın, hısım, ilgi zamiri, ilgi cümleciği;
USER: akraba, akrabaları, yakınları, akrabalarına, yakınlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
religion
/rɪˈlɪdʒ.ən/ = NOUN: din, inanç, diyanet, dindarlık, mezhep, tarikat, iman, kutsal görev, onur meselesi;
USER: din, dini, dinin, dine, İnanç
GT
GD
C
H
L
M
O
religious
/rɪˈlɪdʒ.əs/ = ADJECTIVE: dini, dinsel, din, dindar, inançlı, diyanet, sofu, derin, tarikata ait;
USER: dini, dinsel, din, dinî, dindar
GT
GD
C
H
L
M
O
remain
/rɪˈmeɪn/ = VERB: kalmak, sürdürmek, durmak, geriye kalmak, aynen kalmak, artmak;
USER: kalmak, kalır, kalması, devam, kalmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
remind
/rɪˈmaɪnd/ = VERB: hatırlatmak, andırmak, benzemek, aklına getirmek;
USER: hatırlatmak, hatırlatır, hatırlatıyor, hatırlatacaktır, hatırlatmak istiyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
remuneration
/rɪˌmjuː.nərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: ücret, ödeme, karşılık, ödül, hizmet karşılığı ödeme, yevmiye;
USER: ücret, ücretlendirme, ödeme, ücretleri, ücretlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
replacing
/rɪˈpleɪs/ = VERB: değiştirmek, yerine koymak, yenisiyle değiştirmek, yerini almak, yerine geçmek, yerini tutmak, geri ödemek, yerine bakmak, vekâlet etmek, ahizeyi yerine koymak;
USER: yerine, değiştirilmesi, değiştirme, yerini, değiştirirken
GT
GD
C
H
L
M
O
representatives
/ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek;
USER: temsilcileri, temsilcilerinin, temsilciler, temsilcilerinden, temsilcileriyle
GT
GD
C
H
L
M
O
reputation
/ˌrep.jʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: itibar, ün, şöhret, ad, şeref;
USER: itibar, ün, üne, bir üne, ünü, ünü
GT
GD
C
H
L
M
O
requests
/rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek;
VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak;
USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
require
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
requirements
/rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum;
USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları
GT
GD
C
H
L
M
O
resolve
/rɪˈzɒlv/ = VERB: gidermek, çözmek, çözümlemek, halletmek, karara bağlamak, karar vermek, dönüştürmek, tahlil etmek;
NOUN: karar, niyet, azim, önerge;
USER: çözmek, gidermek, çözümlemek, çözmeye, çözme
GT
GD
C
H
L
M
O
resources
/ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler;
USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların
GT
GD
C
H
L
M
O
respect
/rɪˈspekt/ = NOUN: saygı, riayet, hürmet, uyma, ilgi, hatır, ayrıcalık gözetme, bakım, alâka;
VERB: saygı göstermek, uymak, hürmet etmek, saymak, ilgili bulunmak, riâyet etmek;
USER: saygı, ilgili, göre, açısından, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
respected
/rɪˈspek.tɪd/ = ADJECTIVE: itibarlı, hatırı sayılır;
USER: itibarlı, saygın, saygı, saygın bir, saygı duyulan
GT
GD
C
H
L
M
O
respectful
/rɪˈspekt.fəl/ = ADJECTIVE: saygılı, hürmetkâr, fark gözeten, hatır sayan, hürmetli, ayrıcalık yapan, riayet eden;
USER: saygılı, saygı, saygılı bir, saygın
GT
GD
C
H
L
M
O
respecting
/ˌself.rɪˈspekt/ = PREPOSITION: ilişkin, dair, gelince, hakkında;
USER: ilişkin, saygı, saygılı, saygı göstererek, riayet
GT
GD
C
H
L
M
O
responsibility
/rɪˌspɒn.sɪˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü;
USER: sorumluluk, sorumluluğu, sorumluluğundadır, sorumluluğunu, sorumlu
GT
GD
C
H
L
M
O
responsible
/rɪˈspɒn.sɪ.bl̩/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü;
USER: sorumlu, sorumludur, sorumluluk, sorumlusu, sorumluluk sahibi
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rights
/raɪt/ = NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek;
USER: hakları, haklar, haklarını, haklarının, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rigorous
/ˈrɪɡ.ər.əs/ = ADJECTIVE: titiz, sıkı, sert, kesin, dikkatli, şiddetli, dakik, soğuk;
USER: titiz, sıkı, titiz bir, sıkı bir, özenli
GT
GD
C
H
L
M
O
rise
/raɪz/ = NOUN: artış, yükseliş, neden, yükselme, çıkma;
VERB: yükselmek, kalkmak, çıkmak, yükseltmek, doğmak, doğmak, artmak;
USER: artış, yükselmeye, artmaya, yükselmesi, yükselecek
GT
GD
C
H
L
M
O
risks
/rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko;
VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak;
USER: riskler, riskleri, risk, risklerin, risklere
GT
GD
C
H
L
M
O
road
/rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri;
USER: yol, yolda, road, yolun, yolu
GT
GD
C
H
L
M
O
routes
/ruːt/ = NOUN: rota, yol, güzergâh, hat, herzamanki yol, yürüyüş emri;
VERB: göndermek, sevketmek, nakletmek, belli bir kanaldan yollamak, yürüyüşe geçirmek;
USER: yolları, rotalar, rotaya, yollar
GT
GD
C
H
L
M
O
rules
/ruːl/ = NOUN: kurallar, tüzük;
USER: kurallar, kuralları, kurallara, kurallarını, kurallarına
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safeguarding
/ˈseɪf.ɡɑːd/ = VERB: korumak, himaye etmek;
USER: korunması, korumak, güvence altına, korumada, korunmasında
GT
GD
C
H
L
M
O
safety
/ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet;
ADJECTIVE: koruyucu;
USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet
GT
GD
C
H
L
M
O
said
/sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen;
USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
seek
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
selected
/sɪˈlekt/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçkin;
USER: seçilmiş, seçilen, seçili, seçilmiştir, seçilir
GT
GD
C
H
L
M
O
selection
/sɪˈlek.ʃən/ = NOUN: seçim, seçme, seleksiyon, seçenek, seçmeler, doğal ayıklanma;
USER: seçim, seçimi, seçimini, seçme, selection
GT
GD
C
H
L
M
O
sense
/sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme;
VERB: anlamak, hissetmek;
USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı
GT
GD
C
H
L
M
O
sensitive
/ˈsen.sɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: hassas, duyarlı, duygulu, alıngan, içli;
NOUN: hassas kimse, alıngan kimse;
USER: duyarlı, hassas, duyarlıdır, hassas bir, duyarlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
seriously
/ˈsɪə.ri.əs.li/ = ADVERB: ağır, ciddi olarak, cidden, ağır şekilde;
USER: ağır, ciddi olarak, cidden, ciddi, ciddiye
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
services
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler;
USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti
GT
GD
C
H
L
M
O
sessions
/ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl;
USER: oturumları, seans, oturumlar, oturum, seansları
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
sexual
/ˈsek.sjʊəl/ = ADJECTIVE: cinsel, seksüel, eşeyli, cinsel organı olan;
USER: cinsel, seksüel, Seks
GT
GD
C
H
L
M
O
shall
/ʃæl/ = VERB: -ecek, -acak, -meli;
USER: eder, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
shareholders
/ˈʃeəˌhəʊl.dər/ = NOUN: hissedar, ortak, pay sahibi;
USER: hissedarlar, pay sahiplerinin, pay sahipleri, pay, hissedarları
GT
GD
C
H
L
M
O
shares
/ʃeər/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri;
USER: hisse, hisselerinin, hisseleri, payları, pay
GT
GD
C
H
L
M
O
sharing
/ˈdʒɒb.ʃeər/ = NOUN: iştirak;
USER: paylaşımı, paylaşım, paylaşmak, paylaşan, paylaşarak
GT
GD
C
H
L
M
O
should
/ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı;
USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
similarly
/ˈsɪm.ɪ.lə.li/ = ADVERB: aynı, benzer bir şekilde, bunun gibi;
USER: aynı, Benzer, Benzer şekilde, ucuz, aynı şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
sincerity
/sɪnˈser.ɪ.ti/ = NOUN: samimiyet, içtenlik, dürüstlük, candanlık, doğruluk;
USER: samimiyet, içtenlik, samimiyeti, samimiyetle, samimiyetini
GT
GD
C
H
L
M
O
sir
/sɜːr/ = NOUN: bayım, beyefendi, efendi, bay, sör;
VERB: sör diye hitap ermek;
USER: bayım, efendim, beyefendi
GT
GD
C
H
L
M
O
sites
/saɪt/ = NOUN: yer, yerleşim yeri, mekân, konum, mevki, sahne;
USER: siteleri, siteler, site, sitelerinde, sitelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
situation
/ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma
GT
GD
C
H
L
M
O
situations
/sɪt.juˌeɪ.ʃənz ˈveɪ.kənt/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durumlar, durumlarda, durumları, durumlara, durumda
GT
GD
C
H
L
M
O
skills
/skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik;
USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
societal
/səˈsaɪ.ə.təl/ = USER: toplumsal, sosyal, toplum, toplumun, toplumsal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
specific
/spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli;
NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç;
USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
sponsorship
/ˈspɒn.sər/ = NOUN: destek, kefillik, himaye;
USER: destek, sponsorluk, sponsorluğunda, sponsorluğu, sponsor
GT
GD
C
H
L
M
O
staff
/stɑːf/ = NOUN: personel, kadro, değnek, kurmay, asa, porte, baston, destek;
ADJECTIVE: personel, kurmay;
VERB: personel sağlamak, kadrosu olmak;
USER: personel, personeli, staff, personelin, çalışanları
GT
GD
C
H
L
M
O
stages
/steɪdʒ/ = NOUN: sahne, evre, aşama, kademe, etap, safha, zemin, katman, ortam, derece;
VERB: sahnelemek, hazırlamak;
USER: aşamaları, aşamalarında, aşamada, aşamasında, aşamalarını, aşamalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
stakeholders
/ˈstākˌhōldər/ = NOUN: bahis parasını tutan kimse, depozitonun teslim edildiği kimse;
USER: paydaşlar, paydaşların, paydaşları, paydaşlarla, paydaşlara
GT
GD
C
H
L
M
O
standard
/ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye;
ADJECTIVE: standart, normal, klasik, standart olarak kullanılan;
USER: standart, standardı, standart bir, standard, standardına
GT
GD
C
H
L
M
O
standards
/ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye, model, ayar, miyar, sembol, payanda, derece, dik destek, dik sap üzerinde yetiştirilen bitki;
USER: standartları, standartlar, standartlara, standartlarına, standartlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
statutory
/ˈstæt.jʊ.tər.i/ = ADJECTIVE: yasal, kanuni, resmi, meşru;
USER: yasal, kanuni, resmi
GT
GD
C
H
L
M
O
stipulated
/ˈstɪp.jʊ.leɪt/ = VERB: şart koşmak, garanti etmek, taahhüt etmek, şart koymak, koşul olarak koymak, şartları belirlemek;
USER: öngörülen, belirtilen, öngörüldüğü, belirtildiği, öngördüğü
GT
GD
C
H
L
M
O
strictly
/ˈstrɪkt.li/ = ADVERB: kesinlikle, tam anlamıyla, tam olarak, katı bir biçimde, doğrusu, açıkçası, sert bir biçimde;
USER: kesinlikle, sıkı, kesin, katı, sıkı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
stringent
/ˈstrɪn.dʒənt/ = ADJECTIVE: sıkı, zorlu, sert, zorlayıcı, bağlayıcı, dar, sıkıntıda olan;
USER: sıkı, katı, zorlu, sıkı bir, sert
GT
GD
C
H
L
M
O
studies
/ˈstədē/ = NOUN: çalışmalar, araştırmalar, incelemeler;
USER: çalışmalar, çalışmaları, çalışmalarda, çalışma, çalışmaların, çalışmaların
GT
GD
C
H
L
M
O
subcontracting
/ˌsəbkənˈtrakt/ = USER: taşeronluk, fason, taşeron, fason üretim, alt yüklenici
GT
GD
C
H
L
M
O
subject
/ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse;
ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan;
VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek;
USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
subsequent
/ˈsʌb.sɪ.kwənt/ = ADJECTIVE: sonraki, daha sonraki, müteakip;
USER: sonraki, sonra, daha sonraki, izleyen, takip eden, takip eden
GT
GD
C
H
L
M
O
subsidiaries
/səbˈsɪd.i.ər.i/ = NOUN: yardımcı, yan kuruluş, bağlı kimse;
USER: iştirakleri, bağlı, yan, bağlı ortaklıklar, bağlı ortaklıkları
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
summarises
/ˈsʌm.ər.aɪz/ = VERB: özetlemek, kısaltmak, özet çıkarmak;
USER: özetler, özetlemektedir, özetleyen, özetlenmektedir, özetlenmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
supplement
/ˈsʌp.lɪ.mənt/ = NOUN: ek, ilave, tamamlayıcı, bütünler açı;
VERB: tamamlamak, eklemek, ilave etmek;
USER: ek, tamamlamak, desteklemek, takviyesi, ilave
GT
GD
C
H
L
M
O
supplemented
/ˈsʌp.lɪ.ment/ = VERB: tamamlamak, eklemek, ilave etmek;
USER: takviye, ilave, desteklenmiş, desteklenen, eklenmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
suppliers
/səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan;
USER: tedarikçileri, tedarikçiler, tedarikçi, sunucuları, ilgili tedarikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
supplies
/səˈplaɪ/ = NOUN: levazım;
USER: malzemeleri, malzeme, gereçleri, kaynakları, sarf malzemeleri, sarf malzemeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
supporting
/səˈpɔː.tɪŋ/ = ADJECTIVE: destekleyen, destek, yardımcı, destek olan, kanıtlayıcı, kuvvet verici;
NOUN: destekleme;
USER: destek, destekleyen, destekleyici, desteklemek, desteklenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
suspicion
/səˈspɪʃ.ən/ = NOUN: şüphe, kuşku, şüphelenme, damla, vehim, iz, işkil, belli belirsiz şey, az miktar;
USER: şüphe, şüphesi, şüphesiyle, kuşku, şüphesini
GT
GD
C
H
L
M
O
sustainability
/səˈsteɪ.nə.bl̩/ = USER: sürdürülebilirlik, sürdürülebilirliği, sürdürülebilirliğini, sürdürülebilirliğin, sürdürülebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
sustainable
/səˈstānəbəl/ = USER: sürdürülebilir, sürdürülebilir bir
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
tangible
/ˈtæn.dʒə.bl̩/ = ADJECTIVE: maddi, somut, elle tutulur, hissedilir, gerçek;
USER: somut, maddi, maddi duran, somut bir, duran
GT
GD
C
H
L
M
O
technical
/ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal;
USER: teknik, Technical
GT
GD
C
H
L
M
O
temporary
/ˈtem.pər.ər.i/ = ADJECTIVE: geçici, eğreti;
USER: geçici, geçici bir, geçici olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
tendering
/ˈtendər/ = USER: ihale, ihaleye, bir ihale, ihalesi,
GT
GD
C
H
L
M
O
term
/tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi;
VERB: adlandırmak, demek, isim vermek;
USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede
GT
GD
C
H
L
M
O
text
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa
GT
GD
C
H
L
M
O
thanks
/θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür;
USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
theft
/θeft/ = NOUN: hırsızlık, çalma, aşırma;
USER: hırsızlık, hırsızlığı, hırsızlığa, hırsızlığına, çalınması
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
themselves
/ðəmˈselvz/ = PRONOUN: kendilerini, kendileri, kendilerine;
USER: kendilerini, kendileri, kendi, kendilerine, kendini
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
third
/θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir;
ADJECTIVE: üçüncü;
USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
though
/ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile;
ADVERB: gerçi, yine de;
USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
thus
/ðʌs/ = ADVERB: böylece, bu nedenle, böyle, bunun için, nitekim, bu ölçüde;
USER: böylece, nedenle, bu nedenle, dolayısıyla, böylelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
trading
/ˈtreɪ.dɪŋ/ = ADJECTIVE: ticari;
NOUN: alışveriş, iş hacmi;
USER: ticari, ticaret, ticareti, işlem, alım satım
GT
GD
C
H
L
M
O
trainees
/ˌtreɪˈniː/ = NOUN: stajyer, acemi, eğitilen kimse;
USER: eğitim, stajyerler, kursiyerlere, kursiyerler, kursiyerlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
transparent
/trænˈspær.ənt/ = ADJECTIVE: şeffaf, saydam, transparan, apaçık;
USER: şeffaf, saydam, şeffaf bir, transparent, transparan
GT
GD
C
H
L
M
O
treat
/triːt/ = VERB: tedavi etmek, muamele etmek, davranmak, işlemek, ısmarlamak, ikram etmek;
NOUN: zevk, ikram, ziyafet, ısmarlama, zevk veren şey;
USER: tedavi etmek, tedavi, tedavisinde, tedavisi, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
trust
/trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi;
VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak;
USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
unauthorised
/ˌənˈôTHəˌrīzd/ = ADJECTIVE: yetkisiz, resmi olmayan;
USER: yetkisiz, izinsiz, yetkisiz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
uncertainties
/ʌnˈsɜː.tən.ti/ = NOUN: belirsizlik, şüphe, kararsızlık, değişkenlik, tereddüd, kesin olmama;
USER: belirsizlikler, belirsizliklerin, belirsizlikleri, belirsizlik, belirsizliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
under
/ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta;
PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında;
ADJECTIVE: alt, az;
USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
underpin
/ˌʌn.dəˈpɪn/ = VERB: desteklemek, destek koymak;
USER: desteklemek, destekleyecek, destekleyen, temelini, desteklenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
undertake
/ˌʌn.dəˈteɪk/ = VERB: üstlenmek, girişmek, yüklenmek, garanti etmek, söz vermek;
USER: üstlenmek, taahhüt, taahhüt ederler, üstlenecek, üstlenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
undertaken
/ˌʌn.dəˈteɪk/ = VERB: üstlenmek, girişmek, yüklenmek, garanti etmek, söz vermek;
USER: üstlenilen, yapılan, gerçekleştirilen, yürütülen, üstlendiği
GT
GD
C
H
L
M
O
undertakes
/ˌʌn.dəˈteɪk/ = VERB: üstlenmek, girişmek, yüklenmek, garanti etmek, söz vermek;
USER: taahhüt, taahhüt eder, üstlenir, üstlendiği, üstlenmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
undertaking
/ˌəndərˈtāk/ = NOUN: girişim, taahhüt, işletme, üstlenme, girişme, vâât, cenaze kaldırma;
USER: taahhüt, üstlenen, girişim, üstlenerek, taahhütname
GT
GD
C
H
L
M
O
unfavourable
/ʌnˈfeɪ.vər.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: olumsuz, elverişsiz, sakıncalı, ters, açık veren, aksi;
USER: olumsuz, elverişsiz, istenmeyen, olumsuz bir, uygun olmayan
GT
GD
C
H
L
M
O
union
/ˈjuː.ni.ən/ = NOUN: sendika, birlik, birleşme, evlilik, ittifak, dernek, kavuşma, bilezik, darülaceze, vida yuvası;
USER: sendika, birlik, birliği, birliğin, sendikası
GT
GD
C
H
L
M
O
united
/jʊˈnaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşik, birleşmiş;
USER: birleşik, amerika Birleşik, United, amerika, birleşmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
unsatisfactory
/ˌənˌsatəsˈfakt(ə)rē/ = ADJECTIVE: yetersiz, tatmin edici olmayan, sudan;
USER: yetersiz, tatmin edici, tatmin edici olmayan, tatmin, tatminkar
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
upheld
/ʌpˈhəʊld/ = VERB: desteklemek, tutmak, sürdürmek, onaylamak, kaldırmak, devam ettirmek, uygun bulmak;
USER: onadı, onayladı, onamıştır, onaylamıştır, onaylandı
GT
GD
C
H
L
M
O
uphold
/ʌpˈhəʊld/ = VERB: desteklemek, tutmak, sürdürmek, onaylamak, kaldırmak, devam ettirmek, uygun bulmak;
USER: tutmak, desteklemek, sürdürmek, korumak, ayakta
GT
GD
C
H
L
M
O
upon
/əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde;
USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
used
/juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski;
USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
useful
/ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar;
USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
value
/ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam;
VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek;
USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
values
/ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam;
VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek;
USER: değerleri, değerler, değerlerini, değeri, değerlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
various
/ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit;
USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
vehicles
/ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı;
USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
verified
/ˈver.ɪ.faɪ/ = VERB: doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, gerçekleştirmek, soruşturmak;
USER: doğrulandı, doğrulanmış, doğrulanmadı, doğrulanan, doğrulanır
GT
GD
C
H
L
M
O
version
/ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum;
USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
voluntary
/ˈvɒl.ən.tər.i/ = ADJECTIVE: gönüllü, istemli, fahri, kasıtlı, isteyerek yapılan, özgür iradeli;
NOUN: istemli hareket, isteyerek yapılan şey;
USER: gönüllü, gönüllü olarak, gönüllülük, gönüllü bir, isteğe
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
whatsoever
/ˌwɒt.səʊˈev.ər/ = PRONOUN: herhangi, ne, her ne;
ADJECTIVE: ne, hiç, hangi;
USER: herhangi, ne, olursa olsun, ne olursa olsun, olursa
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
whether
/ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer;
USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
whole
/həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz;
NOUN: tüm, toplam;
USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen
GT
GD
C
H
L
M
O
whom
/huːm/ = PRONOUN: kime, kimi, ki onu;
USER: kime, kimin, kimi, kim, kiminle
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
wishes
/ˌbest ˈwɪʃɪz/ = NOUN: dilek, istek, arzu, umut, isteme;
VERB: dilemek, istemek, umut etmek;
USER: dilek, isteklerine, dilekler, istek, istekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
without
/wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda;
PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden;
CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin;
USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden
GT
GD
C
H
L
M
O
wording
/ˈwɜː.dɪŋ/ = NOUN: ifade tarzı, üslup;
USER: ifade tarzı, üslup, ifadeler, ifade, metni
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
workers
/ˈwɜː.kər/ = NOUN: işçiler, emekçiler, işçi sınıfı;
USER: işçiler, işçi, işçilerin, işçileri, çalışanları
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
worthy
/ˈwɜː.ði/ = ADJECTIVE: layık, değer, değerli, yakışır, saygıdeğer, önemli, dikkate değer;
NOUN: saygın kişi, önemli kimse, kodaman;
USER: layık, değerli, değer, değerli bir, hak
675 words